29.11.06

Kanapede 76.Saat

Pek bir degisiklik yok. Dün miyorelaksan, antismazmodik bir ilaca, bu sabah da antiromatizmal, antienflamatuvar, analjezik bir baska ilaca basladim. Shrek gelince muayene etti, bacaklarımı tek tek tutarak kaldirip hangi acidan sonra neremin acidigina bakti; ayaklarimi düz uzattirip parmaklarimla itme ve cekme hareketi yapip yapamadigima bakti; biraz sivri uclu bir seyle bacaklarimda his kaybi olup olmadigini kontrol etti. Sonuc olarak durum cok vahim degil, muhtemelen cerrahi müdahale gerekmiyor, dolayisiyla ambulansla MR cektirmeye gitmeye gerek yok. Bugün iki kez kalktim yerimden ama iki dk sonra döndüm. Kaplumbaga hiziyla yürüyorum zaten. Biri beni giydirebilir, hadi asansörle de asagi inerim ama arabaya nasil oturup kalkicam mechul. Ilaclar biraz fayda ederse yarin gidebilirim herhalde. Dün aksam Shrek'in hazirladigi yemegi kalkip masa basinda yiyeyim dedim, öldüm agridan. Cay fasli, gec vakit atistirmalari kanapede, yari yatar sekilde gecti. Film seyretmeye devam. Kanape yatagimdan hem daha sert, hem daha yüksek oldugu icin geceyi ben bir kanapede, Shrek öbür kanapede gecirdik. Sabah belime analjezik-antienflamatuvar jel sürüp yanimdaki sehpaya kasarli ekmek ve cay birakip ise gitti. Baktim yardim istemiyorum diye annem cok bozuluyor, bugün onu cagirdim. Iyi de oldu aslinda. Oglen bana omlet yapip greyfurt dilimledi. Arada belime jel sürdü.
Biz zaten Cumartesi günü hem diyete, hem de düzenli egzersize baslamaya karar vermistik. Kongrede ölctürmüs, Shrek'in kolesterolü de almis basini gitmis. Hatta hemen gittigidiyor'dan ikinci el kosu bandi baktiydim. Biliyorum, bircok kisi heves edip aldi, kullanmiyor; ya kapinin arkasina ya yatagi altina kaldirdi, orada tozlaniyor, evlerde yer kapliyor. Daha bu Cumartesi biz de deneyelim; alip salonun ortasina, TV'nin karsisina koyalim; demistik ki, kanapeye cakilip kaldim. Simdi bakalim ne zaman bantta yürümeme izin cikacak?
Bugün biraz internetten arastirdim, bel fitiginin cesitleri, asamalari, tedavi yollari, korunma yollari (biraz gec ama neyse), sonrasinda neler yapilmali, uygun egzersizler... Görünen o ki, bana artik yüzme ve yürüme disinda pek bir spor mümkün degil. Belki zayifladiktan ve bel kaslarimi iyice güclendirdikten sonra.
Bir yandan da aklim Nemo'da. En gec yarin aksam Mammut'u arayip durumu anlatmak, onun getirip birakmasini istemek zorundayim. Artik kabul ederse, n'apim?

27.11.06

Kanapede 38. Saat

Cumartesi sabahi Shrek erkenden Antalya'ya uctu, ben epey sonra kalktim. Biraz onun evini toparladiktan sonra benimkine gectim. Biraz da orayi toplayip bir dus aldim, Badem'le (artik blogumu o da okuyor, umarim bu isme kizmaz, ama aklima ilk bu geldi) bulusmak üzere evden ciktim. Giyinirken biraz belim agrimaya basladi, karnimi icime cekerken zorlanmaya basladim. Planimiz, oglunu biraktigi kursa yakin bir yerde cay icip sohbet etmekti. Benim gibi biraz asosyal insanlarin evden cikmak icin rutinlere ihtiyaci var sanirim. Mesela Badem'in oglunu her Cumartesi bu kursa götürüyor olmasi, ve cogu kez 1,5 saat sonra onu kurstan alana kadarki zamanini benimle gecirebilecek olmasi, onun baska isi yoksa müsait iyim diye beni aramasi veya ben bossam onu aramam ve bulusmamiz neredeyse bir rutin program haline geldi. Bunu her hafta yaptigimizdan degil, her firsat oldugunda aklimiza geldiginden. Iyi de oluyor.
Bu bulustugumuzda da hayatlarimizdan konustuk her zamanki gibi. Ona celiskilerimden bahsettim; bir yanım yün oyuncaklar örüp kurabiye evler yapmak istiyor; diger yanim böyle uyduruk seylerle ugrasma, ciddi seyler yap diyor, bunlar mutlu ailesi olan kadinlara yakisir, üstelik senin oglun büyüdü artik, sen kacirdin o yillarini diyor. Bu kadar da değil, o öbür yan, senin blog okumak yerine isinle ilgili kitaplar okuyup kendini gelistirmen lazim da diyor. Badem'in analizine göre bu konusan annemin sesiymis, cocukken ben arkadaslarimla bahcede oynamak isterken bana piano calisman lazim diyen annemin sesi, ve onu üzecegini bildigim esas isteklerimi bastirmanin yarattigi sucluluk duygusu. Ayrica benim cizgim kuvvetlidir, ama hicbir zaman kendime yeterince güvenmedim. Lisede herkes benim Güzel Sanatlar'a gidecegimi zannederdi, onu yakistirirdi, ben gitim mühendislik okudum; peki yaptim mi, hayir. Ama o zamandan beri elime resim defteri de almadim. Arada dayanamayip toplantilarda karsimda oturan birilerini karaliyorum bloknotun kösesine, kisa zamanda karalanmis, iyi olmasi gerekmeyecek, beklenmeyecek ciziktirmeler. Badem diyor ki, kullanilmayan yetenek hasta edermis, ya da bunun gibibir sey. Once git, doyana kadarörgü oyuncak ve kurabiye ev yap, sonra resim yapmanin da sirasi gelecek. Blog dünyasina cok yabanci oldugu icin ona Illustration Friday'den, childrenillustrators'da bahsettim. Sonra ayrildik. Lezzo cagirmisti, ona gittim. Bu arada belimin agrisi iyice artti, ayakta duramaz oldum. Onun da bir arkadasi ve minik kizi gelmis, gitmek üzereydiler. Belime yastik destegiyle kanapeye yerlestim, kirmizi sarap icip Friends dizisinin birkac bölümünü seyrettik. Hep duyardim ama hic seyretmediydim; Lezzo ise tekrar tekrar seyrediyormus. Eglenceli, ama tam da ayni gün Badem'le "artik o jenerasyona ait olmadigimizi idrak etmenin zamani geldi" diye konustugumuz bir döneme dair bir dizi. 25-26 yaslarinda, yasamlarinin basinda. Hos biz artik 33-35 yaslarindakilerle bile yabancilastik, artik o yas grubuyla arkadas olamiyoruz diye konusmustuk. Neyse, yine de hos dizi.
Pazar sabahi uyandigimda yataktan kalkamadim. Belimde bir simsek cakti. 10 dk ugrasip ayaklarimi asagi sarkittiktan ve oturur pozisyona gectikten sonra bir 10 dk da ayaga kalkmaya ugrastim. Sonunda kalktim ama bu kez de yürüyemiyorum. Güc bela zorunlu ihtiyaclari giderdikten sonra salondaki kanapeye yerlestim. Yanima dergi, kitap, su, elma, mandalina aldim. Bilgisayarım uzakta kaldi. Pazartesi aksami oldu, ben hala ayni durumdayim. Tek farki bir kalktigimda bilgisayarimi kanapeye almis olmam. Simdi yattigim yerde kucagimda yazabiliyorumbunlari. Dün kalktigimda kendime tost yaptiydim, bugün canim baska bir sey istedi. Mutfak dolaplarinin ve buzdolabinin egilmeden veya uzanmadan erisilecek raflarinda konserve haslanmis fasulye, ton baligi, misir, domates suyu ve ince bulgur buldum. Kettle'da su isitip bulguru sisirdim, hepsini karistirdim. Bu yoklukta lezzetli bile geldi. Abur cubur yemeyeyim diye yanima bir sey almadan kanapeye döndüm ama simdi pismanim. Moviemax'taki bütün filmleri seyrettim bu arada. Shrek yarin öglen dönecek Antalya'dan. Muayene edince anlasilirmis bel fitigi mi yoksa kas tutulmasi mi oldugu. MR bir ilk basladiginda , birde 1 hafta sonra cekilirmis, simdi anlami yokmus, ödem olurmus. Bunun bir anlami olmali. Louise Hay'in Düşünce Gücüyle Tedavi - 2 kitabina baktim; herbir omurga icin baska bir "olasi neden" ve yerine koymak icin "yeni düsünce bicimi" vermis. Kacinci bel omurgamda sorun oldugunu bilmiyorum ama cogu da uyuyor gibi.
1-L : Sevgi acligi ve yalniz kalma istegi. Güvensizlik.
"Evrende güvendeyim ve yaşam beni seviyor ve destekliyor."
2-L : Cocukluk döneminin acilarina takilip kalmak. Cikis yolunu görememek.
"Ebeveynimin kisitlamalarinin ötesinde büyüyorum ve kendim icin yasiyorum. Artik sira bende."
3-L : Cinsel taciz. Suçluluk. Kendinden nefret etme.
"Gecmisi birakiyorum. Kendimi ve güzel cinselliğimi kutsuyorum. Güvendeyim. Seviliyorum."
4-L : Cinselliğin yadsinmasi. Parasal güvensizlik. Kariyer korkusu. Kendini güçsüz hissetmek.
"Kendimi oldugum gibi seviyorum. Kendi gücümün farkindayim. Her düzeyde güvendeyim."
5-L : Güvensizlik. Iletisim güclügü. Ofke. Zevkleri ve hazlari kabul etme güclügü.
"Yasamin tadini cikarmayi hak ediyorum. Istediklerimi kolayca istiyorum ve yasami zevkle ve neseyle kabul ediyorum."
2 ve 3 olma ihtimali daha düsük gibi; en cok 1'le 5'e benziyor.
Belki de sadece elimdekilere sükretmem icin bir mesajdir.
Ya da herkesin kendi hayatindan sorumlu oldugunu, kendi basinin caresine bakmasi gerektigini, baskasina yaslanmamasi gerektigini idrak etmem icindir.
Belki sadece bedenine iyi bak, zayifla, spor yap diyor bana icimdeki ben.
Aciktim. Of, ben simdi nasil kalkacagim?

22.11.06

Biraz da Ask Acisi

Susan Miller bu kez yanina bile yaklasamadi. Hani Yengec’leri ask ve romantizm acisindan harika bir ay bekliyordu. Hani 21 Kasim’da Günes ile Jüpiter Akrep burcunda bulusacak, bu günü yilin en sansli günü yapacakti. Ask ayaklarimi yerden kesecekti. Oysa ben beklentiler denizinde boguldum. Ben özellikle bir adim atmayinca, ben yaklasmaya calismayinca uzak mi kalacagiz? O simdi kendince caba gösterdigini, adim attigini düsünüyordur, ama öyle olmuyor iste, bu kadar ayri düstükten sonra oradan baslanmiyor. Uzaklarda özlemisken, kosa kosa sevgilinin kollarina atilmaya hazir dönmüsken buz gibi karsilaninca; hadi omzunu ödünc vermedi aglaman icin, ama en azindan sesini cikarmadi, daha cok üstüne gelmedi diye kendini avutup, seyahati ertelendi diye sevinmisken, günün özeti “onun aglama hakki doldu” ise, en ihtiyacin olan zamanda bir sarilmayi bile esirgiyorsa (ya da özellikle ihtiyacin oldugunu bildigi icin), uykunun sicakliginda bulusup yeni güne tamir olmus uyanma sansini bile vermiyorsa, insan mutlak yalnizligini hatirliyor. “erkekler öküz” deyip gecemiyorum da. Hemen hepsi öyle de, bu öküzlükten degil sanki. Ruh esi diye bir sey mümkün olmadigindan. Hatta belki kendi dünyasinda en az benim kadar kirilgan oldugundan. Simdi kimbilir ona sorsan neler anlatacak, kimbilir neler hissetti, neler hissediyor, neler düşündü, neler düşünüyor; kendi dünyasinda. En “hep yaninda” olan bile ruhunun kapilarini acmiyor iste. Sen istedigin kadar sirt sirta vermis, dünya bir yana “siz” bir yana oldugunuzu hayal et. Onun adina mazeretler bulduguma göre kizginligim gecmis. Ama ben aramayacagim. Bu aksam da sehir disinda. Bana kalsa tek basima evde oturur kendime acirdim, ama dün Rezan ugradiginda, Shrek'in seyahatte olacagini ögrendiginde tiyatroya cagirdi, kendine alirken bir fazla bilet almis.
O da hakli. Hic eglenceli degilim. Kim istemez ki, söyle kadin gibi bir kadin olsun, onu evde güleryüzle karsilasin, neseyle konussun, yemek hazirlasin, sofra kursun, cay koysun, sonra cilve yapsin, sokulsun. O da hakli.
Olumlu bakmami kolaylastirsin diye suraya birlikte cekilmis bir fotografimizi yüzlerimizi göstermeyecek sekilde kirpip koyayim dedim, resim dosyalarimi karistirdim. En son birlikte özel bir sey yapisimiz Eylül'deki Karaburun seyahati, onda da birlikte resmimiz bile yok, birbirimizi cekmisiz ama. Ondan önceki ilk olay da Nisan'daki Izmir seyahati. Seyahat disinda birlikte son yemege cikisimiz galiba Nisan'daki Pars Restorani, o da arkadasinin Istanbul'a gelisi bahanesiyle. Parasizligi, daha dogrusu borclari bahane ediyoruz ama bir arkadas ziyareti yapmamaya, Bogazda bir cay icmemeye, bir fotograf sergisi gezmemeye de bahane degil ya. Ay ay, Parkorman'daki Blues Brothers Band konserine bilet aldiydi, ona gittiydik, simdi aklima geldi. Elele bir fotograf arayarak arsivi geriye dogru tariyorum. Sarikamis'ta yok. Innsbruck'ta buldum bir tane, ama ben iki elimle onun eline yapismisim, bu uygun degil. 2005 Haziran'indaki Yunanistan seyahatinde buldum bir tane, ama onun eli bosta, ben koluna girmisim gibi, bu da olmaz. Viyana'da elimizde bira bardaklariyla poz vermisiz. Hah, 2005'e girdigimiz yilbasinda kolunu omzuma atmis, hayatlarimiz misali parmaklarimizi birbirine gecirmisiz, bu olur. Ne kadar da genc duruyoruz.. Bu kadar yorgun degiliz, daha zayifiz, daha güzeliz, o zamanlar herseye ragmen mutluyuz.

21.11.06

Meraklisi Icin Beri'nin Modeli

Ozel istek üzerine, cocugunu bahane ederek icindeki cocuk icin oyuncak ayi Beri'yi örmek isteyenlere...

Soldan saga: Beri, Robi

Orme asamalarinin fotograflarini cekmedigim icin resimli bir talimat hazirlayamadim. Ama zaten örgü bilenler icin cok kolay (fotografsiz da olur); yeni baslayanlar icin epey zor (fotografli da olsa zor) bir model bu, hele de daha önce corap sisi kullanmadiysaniz. Terimlerin Türkcelerini de bilmiyorum, kulaktan dolma, yalan yanlis yazdiysam kusura bakmayin.

Malzeme : 5’li çorap şişi, 100 gr kadar yün

Orgü : Bacaklar, gövde ve kafa tek parca halinde örülüyor. Yünü cift kat kullanin ki siki bir örgü olsun.

Birinci bacak icin 4 sise 4’er ilmek (=16 ilmek) atarak halkayi tamamlayin ve 5 sisle haraso örmeye baslayin. (Corap sisiyle haraso örmek icin bir sira düz, bir sira ters örmeniz gerekiyor.) 9 cm yükseklige kadar ördükten sonra tüm ilmekleri beklemeye alin. Ben ilmekleri iki cengelli igneye takarak bekletiyorum ama yedek bir sis de kullanilabilir.
Ikinci bacak icin de aynisini yapin. Daha sonra iki bacagin ilmeklerini herbir siste 8’er ilmek olmak üzere 4 sise dagitin (=32 ilmek). Siraya basladiginiz yer arka orta olsun. Gövde icin de 9 cm örün.
Kafaya gectikten 4 sira sonra, yani 5. sirada, ayinin yüzünü olusturmak üzere, 2. sisin son 2 ilmegi ile 3. sisin ilk 2 ilmegini düz örün. 6.sirada 2 sisin son 3 ilmegi ile 3. sisin ilk 3 ilmegini düz örün. 7. sirada 2. sisin son 2 ilmegi ile 3. sisin ilk 2 ilmegini düz örün. Daha sonraki siralarda tüm ilmekleri haraşo örerek devam edin. Kafa icin de 9 cm ördükten sonra düz keserek kapatin.
Kollar icin 1. ve 3. sislere 3’er, 2. ve 4. sislere 4’er ilmek (=14 ilmek) atarak 8 cm haraso örüp kapatin.
Birlestirme:
Göz, burun ve agzini siyah yünle isleyin. Bacaklara basladiginiz kenari büzerek kapatin. Bacaklarin, gövdenin ve kafanin icini doldurun. Ben doldurmak icin artik yün kullandim. Istediginiz sikilikta doldurduktan sonra kafanin üst kenarini dikerek düz sekilde kapatin. Ust köseleri verevine dikerek kulaklari olusturun. Boyun hizasinda beyaz yünle minik teyel dikisleri atarak hafifce büzün. Kollarin alt uclarini büzerek kapatin, iclerini doldurun ve gövdenin iki yanina dikin.

Belden yukarisi ve kollarini bir sira beyaz, bir sira kahverengi örerek kendinden kazakli da yapabilirsiniz benim gibi, ama ben beyaz yünüm azaldi diye kahverengiyi isin icine karistirdim, yoksa Robi gibi giyip cikarilabilen bir giysi daha güzel oluyor.

Kolay gelsin:)

Fatma, iyi ki istedin de "yasam" disinda bir kategoriden yazim oldu kac zaman sonra. Orgünün kendisi de, yazmasi da iyi geliyor ruha.

20.11.06

Uzun Haftasonu

Almanya'da hava bu mevsim icin fazlasiyla iyiydi. Gerci Sali ve Cuma, yani ilk ve son gün yagmur yagdi, ama soguk olmayinca sorun degil. Bu fuar her sene Düsseldorf'da, genellikle 20 Kasim civarinda olur, bu sene biraz erkene almislar. O yüzden ortalik her seneki gibi noel süsleriyle dolmamis, hediyelik ivir zivircilar acilmamis. Isabet, benim de dolasacak vaktim yoktu zaten. Fuar zamani Düsseldorf cok pahali oluyor diye Köln'de kalalim demistik, ama kastimiz odasinda minibari bile olmayan bir Gasthaus'ta kalmak degildi. Ustelik Köln'ün merkezinde bile olmadigi icin trenle gitmeye kalkinca 2 saat sürdü; taksiyle de 1,5 saat. Otelden ettigimiz tasarrufu taksiye harcadik yani. Berbat bir seyahat organizasyonuydu, ama benim aklim bir an önce dönmekte oldugu icin pek umurumda degildi.
Grup Cumartesi dönecekti, ben Cuma'dan yola koyuldum. Niyetim 17.30'daki deniz otobüsüne yetismek. Alanda beklerken Mammut aradi, ben Erdek'teyim, okul cikisi oglani alip Istanbul'a gelecegim, aksam annene birakirim dedi. Hoppala! E iyi.
Getirdi de. Aksam saat 8'de. Hatta geldik diye aradiginda ben iki dakika mesafedeki migrostan cikmak üzereydim.. Ucarak gittim, Nemo pür nese indi arabadan. Hoplaya ziplaya ciktik anneme. Biraz orada oynadik. "Burada mi kalacagiz?" dedi, "yoo" dedim, "buradaki oyuncaklarini özlemissindir diye düsündüm, birazdan eve gideriz". "iyi düsünmüssün" dedi:) "Anane de gelsin mi?" dedim, "gelsin" dedi.
Eve gider gitmez yine oyuna basladik. Zaten bütün Cumartesi de öyle geçti. Geldiginde burnu tikali, biraz genizden konusuyordu; Cumartesi atesi de cikti, baktim 38.2, gidip bir sise izotonik NaCl serum, birkac plastik siringa aldim. Böylece burun temizlemek heyecanli bir hal aldi. Ignesini tapaya takili birakiyorum, siringa kismini ayirip burun deliklerine sikinca mekanik temizlik de yapilmis oluyor. Igneyi görünce önce korktu tabii, ama sonra serum sisesini yatik tutarak yardim etti. Sonrasinda cikan sümügün sari renkli ve koyu kivamli olmasi enfeksiyon oldugunu gösterdi ama antibiyotik vermemek icin tavuk suyuna corba, yatmadan önce sicak banyo gibi yöntemlere basvurdum, bir doz da pulsatilla. Homeopatik ilaclara baslibasina bir yazi ayiririm, simdi konuyu dagitmayayim.
Pazar günü de bol oyunla geciyordu ki öglen Mammut'u aradim, o mu alacak, yoksa ben mi Erdek'e götüreyim diye sordum. "Ayakkabi aldin mi" dedi. Hoppala! "Hayır" dedim, kizgin kizgin "görmedin mi cocugun ayagindaki papuclarin halini" dedi. "Hayir, ama zaten evden cikmadik, dün ateslendi, simdi iyi" dedim. "O zaman bir gün daha kalsin, iyice toparlansin, yarin aksam alirim" dedi:)) Nemo'yla da konustu, detayli rapor aldi, bir ara Nemo gözleri parlayarak "cok iyi fikir baba" dedi, kapatinca da evin icinde dans ettik:) Sonra yine oyun, arada biraz TV, yine oyun, böyle geçti iste. Bir dahaki gelisinde yilbasi süsleri yapmaya ve yilbasi hediyeleri almaya, bir sonrakinde de yilbasini kutlamaya karar verdik. Biz üc kisilik bir aile oldugumuz icin (ananeyle birlikte) iki hediyesi olacakmis, dört kisilik olsaydik üc hediye olurdu diyor.
Ilk iki gece kendi yataginda yatmisti ama Pazar gecesi kitap okuyalim diyerek kitabini alip yanima geldi, sonra da burada uyuyabilir miyim diye sordu, ben elbette deyince de hemen uyudu. Pazartesi öglene kadar yine oyunla gecti. Mammut aradi, bugün son feribot 13'te saniyormus, yok dedim, 19'da da var. 17'de onun isyerine birakacagim diye anlastik. Bütün haftasonu evde gecti, bari son birkac saat degisiklik olsun diye Cevahir'e götürdüm; yolda Kifidis'e ugrayip bir de kislik bot aldik. 33 kücük, 34 biraz büyük geldi ama büyüme payi olarak o kadar büyük olmasi normalmis. Burger King'den tavuklu burger, oyuncakcida bir tur, sonra alttaki oyun parki. Benim balik oglum oyuncak secmekte öyle zorlaniyor ki, oyun parkina zaman kalmayacak deyince ancak hizla önünde durdugu gruptan birini seciverdi. Benim melegim cok erken büyüdü, daha 8'ini doldurmadan sisme oyuncaklara kabul edilme boyunu asti. Yazin da gecmisti ama ben yalan yeminler ederek ikna ediyordum görevli cocuklari, artik olacak gibi degil. Cevahir'den ciktigimizda usul usul gözlerini silmeye basladi. Bir yandan camdan disari bakiyor, göstermemeye calisiyor. Cocugunun üzüldügünü görmekten daha büyük bir üzüntü var mi ki... "Bak, bundan sonra daha iyi olacak" dedim, "nasil olacak ki" dedi. "Bak artik daha cok görüsecegiz, gecen sene sadece ben seni okulda ziyaret edebiliyordum, simdi ne kadar cok zaman gecirebiliyoruz" dedim, ama belki bu daha da zor; her ayrilik bicak gibi saplaniyor insanin sirtina. Sesini cikarmadan, gözyaslarini silerek gitti, boynubükük. Gözümün önünden gitmiyor hali. Onu birakana kadar ben kuyrugu dik tuttum ama simdi de ben tutamiyorum kendimi; durup durup agliyorum. Burger King'in cocuk menüsünden sectigi oyuncagi da arabada kalmis zaten. Aglayinca burnum akiyor, onun burnunu silisim geliyor aklima bir daha agliyorum. Kapagi Shrek'e attim hemen; Gilmore Kizlari'ni seyrettik birlikte, pek konusmadan yemek yedik, kaymakli kayisi tatlisi yapmis. Gec oldu, yatalim dedik, ama o gelene kadar ben dün gece yan yastikta oglumun uyudugunu hatirlayip yine aglamaya basladim, "daha yeterince uykum gelmemis" deyip kalktim, o yatti uyudu. Erkekler aglayan bir kadinin aslinda (aglama nedenlerinin ortadan kalkmasi disinda) biraz sarilinmaya ve yüzünü gömüp aglayacagi bir omuza ihtiyaci oldugunu niye akil etmezler...
Bu gecelik bu kadar. Fotograflari yarin bilgisayarima yükleyince birkac aniyi daha paylasirim.

12.11.06

Öylesine Bir Hafta

Cok yogun ve is stresiyle dolu bir haftanin ardindan hicbir sey yapmadan gecirdigim bir haftasonu da bitti. Yeni bir sey yok. Gecen Persembe Mammut bir kez, ben toplantidayken aramis, sonradan telefonumda adini gördüm. Aramadim, cünkü ayni gün annemin ondan sikayetci oldugu davanin ilk durusmasi vardi. Sikayetci oldugu olay da, hani su gecen kis annem Nemo'yu okulda görmeye gitti diye gece evine gidip, kapisini tekmeleyip küfürler edip tehdit etmesi. Mammut da, avukati da durusmaya girmemis. Zaman kazanmaya calisiyor iste. Sürekli Sultanahmet Adliyesi'nde dolandigi, iki günde bir 2.Aile'nin kaleminde görüldügüne göre, o gün de gitmis, annemi görünce beni aramis olabilir. Yanilmis da olabilirim, sonucta bunlar benim aklima gelenler.
Yarin sabah Shrek Erzincan'a gidiyor, Sali aksami dönecek. Bense Sali sabahi Almanya'ya ucuyorum, Cuma öglen dönecegim. Havaalanindan dogruca Yenikapi'ya, Bandirma feribotuna. Düsseldorf ucagi 2 saatten fazla rötar yapmaz herhalde. Haftasonu Nemo'yu alacagim insallah. Shrek de Cumartesi Antalya'ya gidecek, dönüsü Carsambaya. 10 gün görüsemeyecegiz yani.
Bu haftasonu biraz da, yilbasi hediyesi olarak planladigim örgü projelerine kafa yordum. Burada yazmayacagim, yani henüz, cünkü okuyor olabilirler:)
Cumartesi "cupcake" yapmaya çalıştım. Lezzeti fena olmadi ama görüntünün olmasi gerekenle alakasi yok. O yüzden fotografini cekip yemek blogu taklidi yapmadim. Aslinda aksam icin de "izgara patlican ve közlenmis kirmisi biber dilimli domates soslu lazanya" yapmistim, fotografini cekmeyi bir an düsündüm ama cok actik, hemen yedik. Böyle seyler yapmayi birakip yeniden salata bazli beslenme düzenime dönmem ve su icmeye baslamam lazim. 70-71 kg arasinda duruyorum. 79'dan inince bu kilolarda cok mutlu olmustum ama 68'den cikinca yine hicbirseyi kendime yakistirmamaya basladim. Ayrica sacim ve cildim de kötü durumda. Su icmemekten diye yorumluyorum ama eski rejimime dönmeden bunun ne kadar etkisi oldugunu anlayamayacagim. Hal böyleyken 3 günlük Almanya seyahati hic iyi olmadi tabii. Sabah kahvaltilari "arada acikirsam saglikli bir sey bulamam" kaygisiyla cok kacacak; yine de gün boyunca her toplantida ortaya gelen kurabiyelerden yenilecek; oglenleri sosisli sandvicle gecistirilecek; her aksam is yemegine gidilecek. 2 kg daha alip gelmemek isten bile degil...
Iste böyle.

6.11.06

Yikilmadim Ayaktayim

Gücümü toplayacagim tabii, hatta biraz topladim, ise geldim bugün. Hem bu aksam 19.00'da Cnbce'de Gilmore Kizlari var. Ustelik Shrek de benimle birlikte seyredip kahkahalarla gülüyor. Nemo'nun neler yasadigini, neler hissediyor olabilecegini aklima getirmezsem dayanabiliyorum.
Bugün, bir önceki yazima gelen yorumlar üzerine bu satirlari yazmistim. Gercekten de ayakta kalmanin bir yolunu buluyor iste insan. Bugün eve gelis ve aksam yemegi saatlerimizi Gilmore Kizlari'na göre ayarladik; yine birlikte gülüserek seyrettik. Cumartesi aksami Rezan film seyretmeye geldi; filmden önce ispanak yemegi yapmak icin mutfaga girdik, bir de Brüksel Muhallebisi yapip ciktik. Film cok dogru bir secimmis, "get over it" (herkes onu ister diye cevirmisler) diye bir genclik komedisi. Her filmin dogru bir zamani var demek. Dün de salonun ortasindan gecen kablolara takilip düsüyordum neredeyse. Sendeleme ve son anda ziplayarak dengemi bulma sesimi duyup, ne oldu diye sorup, kablolara takildigimi duyunca, "ah, ben toplasaydim o kablolari" dedi. Sonra Billy Joel'in "Just the way you are" sarkisi caldi radyoda. Ben bu sarkiyi cok severim dedim, gidip sarildim, sarkinin sonuna kadar dans ettik. Sonra benim eve kadar yürüdük, akvaryumdaki baliklara yem verdik, buzluktaki stoktan köfte, bana bugün ise giyecek kiyafet alip döndük. Sonra ben patates yemegi yaparken, o da köfteleri firinda salcali köfte yemegi sekline sokup pisirdi. Ben sofrayi toplarken o cay yapti. Bunlarin disinda ben bütün Pazar yün ördüm; gidip gelip, yarim yarim yiyecegiz diye, dolaptan bir muhallebiyle iki kasik aldim, Shrek iki kasigini ben kalanini yedim...
Yani diyecegim o ki, Shrek'e rastladigim icin sansliyim. Beni hayata döndürdügü icin degil sadece, hayati gercekten paylastigi icin.
Ayrica Nemo'nun ögretmeniyle konustuk, Cuma okuldan benim alacagima dair hicbir sey duymamis. Yalan oldugunu biliyordum zaten ama yine de duymak iyi geldi.

4.11.06

Yalancinin Mumu

Yataktan cikmak icin bir amaci olmasi lazim insanin. Benim yok. Bugün yok. Bütün haftasonunu yatakta ve uyuyarak, hatta basim yorganin altinda gecirmenin bir yolu yok mu? İlac almadan yok herhalde, onu da istemiyorum. Karayel firtinasinin sesi de en cok yatak odasindan duyuluyor ve beni aglatiyor. Bari kalkip günlügüme neler oldugunu yazayim, belki iyi gelir.
Bugün bu düsüncelerle basladi. Sonra kalkip bilgisayarimi actim. Bir fincan cay yapayim dedim, Relax diye icinde sari kantaron olan bir poset cay buldum cay kutusunda. Sari kantaron St.John's Wort diye de bilinir, hatta eczanelerden bitkisel antidepresan niyetine recetesiz almak mümkün. Bu kadar düsük dozun ise yarayacagini da zannetmiyorum ya... O sirada en eski, en yakin arkadasim aradi, o da kötü hissediyormus; cocuk benim, is onun, parasizlik ortak dert olarak biraz konustuk, iyi geldi. Kendini seven, kendine iyi bakan, kendine iyi gelecek seyleri yapan bir kadin olmak icin hala cok gec degil.
Carsamba aksamüstü fabrikayi su basti. Oglen calisanlari göndermistik zaten. Deponun zemin katinda duran tüm ürünleri de üst raflara aktardiydik. 1997'de iki buyuk sel yasayip bundan kat kat daha fazla zarar gördügümüz icin bize cok korkunc gelmedi, ama aslinda cok kötü tabii. Persembe ofis calisanlarini ise getirmedik. Iscilerin bir kismi gelip temizlige basladi. Pazartesi üretime yeniden baslariz herhalde.
Cuma sabahi ofis disinda iki toplantim vardi. Ara karara göre de Cuma okul cikisindan Pazar aksamina kadar Nemo'yu alma hakkim var (Ara bilgi: okul cikisindan ne demek, okuldan mi alacagim diye avukatima sordum, okul cikisi sonrasindan itibaren demek, okuldan cocuk teslimi olmaz, evden alinir, eve birakilir dedi) . Yenikapi-Bandirma Deniz Otobüsleri seferleri iptal olmus, feribotlar calisiyor. 17.30 deniz otobüsü de iptal yani. 18.30 feribotuyla gecsem varmam 20.30, Erdek 21.00, 21.30 feribotuna yetismem olanaksiz, aksam oralarda kalacagiz, yarin dönüs feribotu 14.30'da, yine bütün gün yollarda gececek, haftasonu da sulu kar var, evden cikmasaniz daha iyi diyor hava durumu. Oglen cikinca ise dönmek yerine annemi de alip yola cikmayi ve karadan gitmeyi, 21.30 feribotuyla Istanbul'a dönmeyi planliyorum.
Hal böyleyken sabah 9 gibi Mammut aradi, özetle "ben Istanbul'dayim, daha yeni döndüm seyahatten zaten, sabah da deniz otobüsü calismadi, Erdek'e aksam gidecegim; önümüzdeki haftasonu ben seyahatte olacagim, bu haftasonu sen alma, haftaya alirsin" dedi. Normal bir insanda bu cok makul olabilecekken Mammut sözkonusu olunca bu olsa olsa bir tuzaktir diye düsünüyor insan. Hele de dün dava dosyasinda gecen ay 20.45'te biraktim diye zabit tutturdugunda annesi ve bir komsusunun verdikleri ifadeyi okuduktan sonra... (Annesinin verdigi ifadeye göre, gecenin 11'inde komsudan dönüyormus, cocugu panik icinde ona dogru itip kosarak uzaklasmisim. Komsu da yani ifadeyi veriyor üstelik. Mammut da ben 2 saat gecikince karakola gitmis, oradan da arkadaslariyla takilmis, 11'den sonra eve dönünce cocugu annesiyle evde bulmus. Yalanciligin, terbiyesizligin bu boyutu beni sasirtmaya hep devam edecek...) Ustelik görmeyeli bir ay olmus, bayramda gidip bulamamisim, istersen git gör deyip Bodrum'da oldugu ortaya cikmis... Ben de "bu haftasonu ben alayim, madem önümüzdeki haftasonu sen yoksun, onda da alirim, ücüncü haftasonu sende kalir" dedim. Bu böyle net, kisa, kolay bir konusma olmadi tabii. Dönüp dolasip ayni seylerin söylendigi bir yarim saat sonunda benim delirip "yeter be" diye bagirarak kapattigim konusma oldu. Oglen tekrar aradi, "sen dengeni kaybettigin icin karara baglayamadik, sen gidiyor musun simdi?" dedi. Ben gittigimi söyleyince de "iyi o zaman ben daha gec giderim belki" dedi, sakin bir sekilde kapattik.
Ben annemi alip yola ciktigimda saat 13.30'du. Firtinadan korkup Pendik-Yalova veya Eskihisar-Topcular feribotlarina da binmedim, körfezi döndüm. Yol git git bitmedi tabii. Bir yandan yagmur, bir yandan yavas yavas ortalik karariyor; yine de insana farkli bir kuvvet geliyor sanki, 18.30'da Erdek'e vardim. Icra müdürü, ögretmen, ve taksi söförünü alip gittik, ev kapi duvar... Bayramda umutlu gitmedigim icin hayalkirikligi büyük degildi ama bu kez kötü oldu. Mammut'u aradim, telesekreteri acti, "ben geldim, annenle Nemo yoklar, bilgi verir misin lütfen" diye mesaj biraktim. İcra müdürüne de sordum, yarin sabah bir kez daha gelip deneyebilir miyiz diye, olmaz dedi, icra emri süreli evrakmis, bize siz geri dönün dedi, evde bulamadik diye zabit tuttu. Biz de annemle Bandirma'ya döndük, feribot biletimizi aldik, bekleme salonu da kapaliymis ama cay ocaginda oturup isindik, yasli bir ciftle tanisip sohbet ettik, ben hatta yünümü cikarip kendime terapi uygulamaya baslamistim bile. Saat 21.30'a gelmek ve biz feribota binmek üzereyken Mammut aradi. "Beni aramissin" diyor. "Telesekreterine mesaj biraktim ya, annenle Nemo evde degillerdi" dedim, cevap olarak da bunlari dinledim: "ne yani, sen Nemo'yu okuldan almadin mi? ben senin yaninda zannediyordum, oglum benimle konusmak istedi de ondan aradin zannettim, ben de sen okuldan alacaksin diye anneme keyfine bakmasini, Nemo'yu beklemesine gerek olmadigini söylemistim; cocuga da annen seni okuldan alacak, haftasonunu annenle gecireceksin demistim, simdi kötü oldu " Yalan oldugunu bilmeme ragme canimi acitacak ne varsa söyledi yani. Cocuga annen seni alacak demis olsa bu sabah "bu haftasonu sen alma, benimle kalsin" der mi insan? Veya cocuk servisle eve döndügünde onu karsilayan babaanne arayip ogluna haber vermez mi? Bagrismaya basladik tabii. Sonunda annesini arayip ne oldugunu ögrenme asamasina gecebildik. Tekrar aradiginda feribottaydik, "su anda evdeler, istersen git al" diyordu. Icrayla gittigim icin ben cocugun psikolojisini düsünmeyen kötü anne. Ayrica hakimin verecegi karari begenmezse, öyle ayda bir gün görüsme hakki filan verirse tarih tekerrür edermis, bu sefer kendini de bulamazmisim, cocuk 12 yasina gelene kadar kayiplara karisirlarmis, altyapi calismalarini 2 aya kadar tamamliyormus.
Düzenli görme hakkini elde edince bu düzeni bozacak, isler yoluna giriyor gibi hissetmeye baslayinca tekrar aci cektirecek yeni yollar bulacagini biliyordum zaten. Aynen psikologun söyledigi gibi, "o negatif enerjiden besleniyor ve siz onun gözünde müebbet cezalisiniz, rahatlamis veya duruma alismis veya kabullenmis olun, artik eziyet cekmiyor oldugunuzu düsünürse yeni yollar arayacaktir".