20.7.09

Tatil yazısını başlayıp bitirmeden taslak olarak kaydetmiştim. Arada "Yeniden Devrim"i yayınlayıp, daha sonra "Ada Tatili"ni yayınlayınca, yazıların sırası karıştı... Tatilin ve pedagog görüşmesinin nasıl geçtiğini merak edenler aşağı baksın:)

18.7.09

Yeniden Devrim

Bu tatilin okuması "Yeniden Devrim". Ben genelde roman severim, özenip aldığım inceleme-araştırma kitapları, çok sevsem de çoğunlukla yarım kalır. Bu kitap ise neredeyse roman sürükleyiciliğinde. Yanımda dolaştırıp mümkün olan her an okumaya devam ediyorum.
Atatürk devrimlerine karşı çalışan karşı devrim dalgaları, tarihi olaylar, yazarın kendi anıları ve başka yazarların kitaplarından, gazete yazılarından, röportajlarından alıntılarla anlatılıyor. Ama en hoşuma giden yönü, Atatürk devrimlerine yeniden, bıraktığımız yerden devam etmek için somut öneriler getiriyor olması ve bunun mümkün olduğuna dair ümit vermesi; tipik bir sosyal demokrat değil yani, sadece eleştirmiyor, çözüm öneriyor...
kitaptürk.com'da satılıyor. (http://www.kitapturk.com/books/Kitap/56503/Yeniden_Devrim.htm

17.7.09

Ada Tatili

Evet, tatil insanın zihnini "iş"ten arındırması, başka şeylere yorması ise bu "tatil"di, ama ben çok yorgun hissediyorum...
Nemo sürekli evini özler halde olduğundan, tatil için uzaklara değil de adaya gitmek bence iyi oldu. Önce geçen hafta duruşma için şehre indik, ardından çocuklar isteyince haftasonu için Cuma gecesi inip Pazar gecesi yine döndük, en sonunda Perşembe öğlen ada tatilini bitirdik, çünkü Süzmebal Cuma günü dedesiyle (ve tabii anneannesi ve abisiyle) 10 günlük bir kampa daha gidiyor.

Ada tatilinin rutin bir günü şöyle özetlenebilir:
10.30-11.30 arası Süzmebal'ın yüzme kursu, Nemo'nun evden biraz daha geç çıkıp sabah mahmurluğunu tv karşısında atması, sonra bizim de kulübe gitmemiz, Shrek ve kursu bitmiş olan Süzmebal'la buluşup kahvaltı faslı, sonra çocukların kah denize, kah havuza koşup bütün günü suda geçirmeleri, benim genellikle gölgede kitap okumam, Shrek'le benim masa tenisi oynamamız ve tabii sudaki çocuklara katılmamız, çocukların sosisli sandviç-dondurma-waffle üçlemesi, ve akşamın 7'sini etmemiz, tepede mangal, çocuklar yemeklerini bitirince eve, tv seyretmeye, bizim çayımızı içip biraz sohbet edip öyle eve gidişimiz, evde cartoon network karşısındaki çocuklara icetea servisi, biraz balkonda kitap okumaya çalışma ve uyku vakti...



Tatili yorucu bulan Nemo haftasonu sonrası yeniden adaya dönerken homurdanıyordu:
- Bizim evimizde de havuz var, niye adaya gidiyoruz ki?
- Çünkü tatildeyiz ve evde kalırsak tatil havasına giremiyoruz, siz bütün gün tv seyredip wii oynuyorsunuz, ben icetea ve patlamış mısır servisi yapıyorum.

Genellikle sabahları da benzer homurdanmalar eşliğinde kulübe gidiyorduk ama kısa süre sonra Star Wars sohbeti açıdığında keyfi yerine geliyordu.

Akşamları dikkat edilmesi gereken şey eve girmeden mangala gitmekti, çünkü eve giren Nemo'yu bir daha çıkarmak mümkün olmuyor, Süzmebal ise değişik bir yere gitme programlarına çok hevesli; evde kalalım deyince bu kez Süzmebal "ama benim istediğim niye olmuyor?" demeye başlıyor... sonuçta en iyisi havuzdan doğruca yemeğe gitmek.

İkinci hafta birkaç gün hava bulutlu, sağnak yağmurlu ve rüzgarlı geçti. Meğer Nemo sıcak ve güneşli havadansa bu tür havaları tercih edermiş, bunlar en keyifli günleri oldu, sabahtan akşama kadar suda kaldı.


Bu arada tatilin en önemli olaylarından biri de Süzmebal'ın kendi yaş grubunda birinci olması... Serifika ve madalya sihirli bir etki yaptı, babası söylediğinde terslenen Süzmebal daha sonra annesine kışın da yüzmeye devam edeceğini söylemiş. Zaten anne-babalar ne söylese ters tepen yaşlara girdiler, başkalarının söylemesi ise etkili oluyor. Süzmebal da ancak yüzme hocaları söyleyince yetenekli olduğunu ve devam etmesinin iyi olacağını anladı.

"Havuzda bir yaşlı amca vardı, yüzmenin en iyi spor olduğunu söyledi" Bunlar da Nemo'nun sözleri... E yavrum, ben ne diyorum günlerdir?...
Nemo'nun bu tatilde mayolu ve üstünde tişört olmayan veya havluyla örtünmediği fotoğrafı pek yok, ancak havuza girip çıkarken yakaladıklarım var birkaç tane. Babasının ektiği şişmanlık kompleksi o kadar etkili olmuş ki sürekli saklanıyor güzel oğlum. Belki birkaç kilo fazlası var ama üstüne "şişman duruşu" gelmemiş olsa hiç dikkat çekmeyecek; havuz kenarında, salda, atlayıp çıkarken de sürekli elleri, kollarıyla üst bedenini saklamaya çalışır bir postür geliştirmiş. Ne kadar güçlü olduğunu, çok sağlıklı göründüğünü, çok yakışıklı olduğunu söyleyip durduk ama bu kadar kısa sürede etkili olması kolay değil. Zaman lazım...



"Saçların çok uzadı, gidip kestirelim, çok kısa değil ama biraz kısalsın hiç olmazsa" dedim ama surat iki karış. Sonra aklıma geldi geçen saç kestirme sonrası olanlar. Babası "vay sen çocuğun saçlarını nasıl kestirirsin?" diye saldırırsa tabii istemez...

Perşembe günü eve dönerken ertesi gün doğumgünü olan Süzmebal "niye doğumgünü partisi yapmıyoruz?" dedi. Onlar babasıyla Harry Potter'ın yeni filmine gitti, pasta ve doğumgünü hediyesi alıp döneceklerdi; ben de doğumgünü süslerini ortaya çıkardım; buzluktaki milföy imdada yetişti ve sosisli milföy yaptım; bir yandan da ekmek makinesini ortaya çıkarıp kısa programda soğanlı ekmek yaptım, onlar da yıldız şeklinde kalıplarla kesilmiş peynir ve salamlarla süslenip kanapelere dönüştü. Kanapeleri Süzmebal, sosisli lokmaları Nemo, doğumgünü pastası niyetine aldıkları frambuazlı tartı da Shrek'le ben bitirdik...





Nemo bu arada dörtgözle anneannesine kavuşacağı günü bekliyor. Telefonla konuştuklarında "seni çok özledim" deyişini duysanız... "Erdek'teyken de anneannemi göremiyorum, buradayken de bu iki hafta göremedim, bu haksızlık..." dedi hatta. Geçtiğimiz haftasonlarından birinde Nemo'yu evden dışarı çıkmaya zorladığımda "haftaiçini daha çok seviyorum, anneannem beni hiçbir şeye zorlamıyor" da dediydi zaten... Ben de ona annemin ben çocukken ne kadar farklı olduğunu, annelerle anneannelerin yaklaşımlarındaki farkları ve nedenlerini anlattım.

Pedagog randevusunu bir gün önce Pazartesi'den Cuma'ya aldırdığım için Cuma sabahı Nemo'yla adliyeye gittik. Pedagog yarım saat benimle, bir saat de Nemo'yla konuştu. Nemo'nun anlattığı kadarıyla resimler göstererek testler yapmış, hikayeler tamamlatmış, resim yaptırmış. "Yalnız anlamadığım bir şey var, gösterdiği resimler Sonnur Abla'nın gösterdikleriyle aynıydı" dedi Nemo. 6 Ağustos'ta da babayı çağıracakmış, "Nemo'yu da getirirse iyi olur, bir daha görürüm" dedi. Ben çok ümitliyim, Mammut o kadar aşırı tepkiler veriyor ki pedagogu kandırması bence mümkün değil, adam kimin ne olduğunu çok iyi anlayacaktır; Nemo'nun onun yanında nasıl hissettiğini de görür.

21 Temmuz'da Yengeç burcundaki güneş tutulması, üstelik yeniay zamanı... Bazı olaylar beklediğimden çok daha hızlı gerçekleşecek, belirgin bir erkek figürü hayatımdan çıkıp gidecek, ben daha olgun, daha sorumluluk sahibi olacağım yeni bir döneme geçeceğim. Bunlar benim umduğum şekilde doğru çıkarsa, astrolojiye inanmamak mümkün mü artık?

İki haftalık tatil işte böyle, bu düşüncelerle geçiverdi...

Not:

Banner'daki Bodrum-Gümbet'te bir tatil fotoğrafı, senelerden 1982-83 filan olsa gerek. Delfina'nın yazdığı "bannera fotoğraf nasıl konulur" yazısını görünce özendim, eskilerden bir görüntü koyuverdim.

11.7.09

Karşılaşma

30 Haziran'da velayet davasının duruşması vardı. Erdek'ten dosya daha dönmemiş. Karşı tarafın verdiği dilekçeden öğrendiğimize göre Erdek'teki hakim, "ara kararda pedagog değerlendirilmesi istenmiş, ama ilçemizde pedagog olmadığından rehber öğretmen görüşmüş ve rapor vermiştir" demiş, bunlar da dilekçelerinde "ara kararı pedagog veya rehber öğretmen olarak değiştirin" diyorlar. Biz de "hazır çocuk Temmuz sonuna kadar İstanbul'da; mahkemenizin uzman pedagogu değerlendirsin" dedik. Ve çok büyük bir şans yakaladık! Şimdi, önümüzdeki günlerde mahkemenin pedagogu Nemo ile görüşecek. Bu iyi haberdi; kötü ama beklenen haber ise bir sonraki duruşmanın 13 Ekim'de olması...
Ben Nemo'yu strese sokmamak için şimdilik pedagog görüşmesinden bahsetmedim, ama 1-2 gün öncesinde konuşacağım ve özetle "mahkemenin uzmanı seninle görüşecek, Erdek'te değil burada, o yüzden baban ne dediğini öğrenemez, eğer benimle yaşamak istiyorsan bunu açık açık söylemelisin, bu son şansın" diyeceğim. Benim babası gibi "benimle kalmak istediğini söyle, yoksa öğrenir, fena yaparım" diyecek halim yok zaten... Nemo babasının verdiği cep telefonunu kapalı tutuyor, belki kapalı olduğunun farkıda değil, belki de görmezlikten geliyor, tatile giderken yanına da almadı; onun güç alanından çıktı diye yorumluyorum. Geçen hafta bir başka duruşmada babasıyla rastlaştığımızda (bu apayrı bir hikaye, az sonra anlatacağım) bana "Nemo'ya söyle telefonunu açsın" dedi zaten. Şimdi en büyük korkum, pedagog görüşmesi için aldığımız randevuyu öğrenmişlerdir ve görüşmeye girmeden önce karşımıza dikiliverecektir. Çocuğa kendini göstermesi bile onun korkup babasının programladığı gibi konuşmasına yeter... Ben de üç yıldır Nemo'yu takip eden pedagogumuzdan bir dosya hazırlamasını rica edip elimde yaptığı testler ve yorumlarıyla gideceğim. Mahkemenin pedagogu kendi görüşünü raporlayacak elbette, ama oradaki süre kısıtlı; isterse bir meslekdaşının çalışmasına da bakabilir veya en azından benim Nemo'yla nasıl ilgilendiğimi görmüş olur.
Kışın sadece bir günlüğüne geldiği için pedagoga götürecek vakit olmuyordu, hoş zaten pedagogumuz da doğum iznindeydi. Bu tatilde birkaç kez götürdüm; ilk seferinde bir sürü yarım cümle verip Nemo'ya kendi yazısıyla tamamlatmış; bir sonrakinde resim yaptırmış. Babasına çok kızgın olduğu hepsinde çıkıyor ortaya.
Geçen hafta bir duruşmamız daha vardı, yukarıda sonra anlatacağımı yazdığım rastlaşmaya neden olan... Geçmiş hikayeleri hatırlamak zorunda bıraktıran... Mammut'un ben Shrek'le görüşmeye başladıktan sonra beni izlettirip, Shrek yüzünden onu terk ettiğimi kurarak tepindiği zamanlarda, aramızdaki ilişkiyi kanıtlayıp velayet davasında avantaj elde etme emelleri doğrultusunda, bir de hırsızlık gerçekleşmişti. O zamanlar anlattım mı emin değilim. Shrek'in evine girilip sadece dizüstü bilgisayarı, oğluyla bir fotoğrafı ve şirket kimlik kartı çalınmıştı. Shrek de karakoldaki ifadesinde Mammut'un yaptırdığından şüphelendiğini söylemişti. Bu olayın öncesinde Mammut hem benim, hem Shrek'in evine temizliğe giden kadını arayıp kendisini Shrek'in evine sokmasını, sadece bilgisayarda fotoğraf arayacağını da söylemişti. Daha önceleri anlaştığım güvenlik firmasının yanıma koruma olarak verdiği bir adam da arayıp "abla, Mammut kendisini Shrek'in evine sokmamı istedi, istersen suçüstü yaptıralım" demişti de ben yanaşmadıydım. Neyse, sonuçta savcılık araştırıyor, tabii Mammut'un yaptığına dair bir kanıt bulamıyor, Mammut da Shrek'e iftira davası açıyor. İşte geçen hafta orada mecburen karşılaştık. Shrek sanık, ben tanık... Mahkeme koridorunda daha başladı Mammut, "demek o it buymuş", "ben sizin sitede daire tuttum, havuzda boğacağım", vs. Avukatı olan genç hanım da onu yatıştırmaktan aciz. Avukatına "işim gücüm var benim, Almanya'da bir projemiz var, dün akşam bilmem kaça kadar onunla uğraştık ama bitmedi, bu sabah devam edecektim, şimdi bununla uğraşıyorum"... Sanki şikayetçi olan biziz de bizim yüzümüzden mahkemeye gelmek zorunda kalmış! Sonra bir baktık, koridorun sonundaki müracaat savcılığı odasına gitti, kapıda bir adamla kafa tokuşturarak selamlaştılar; artık savcı mıdır, kalemi midir bilmem... Adam vaktiniz varsa burada otur, bir çay içelim deyince en azından görüş ve tehdit alanında çıkmış olduk.
Epey gecikmeli olarak duruşma başladı, içeriden hakim hanımın yükselen sesi geliyordu zaman zaman, nöbetçi hakimmiş. Sonra tanık olarak beni çağırdılar. Hakim hanım Shrek'in kapısından çıkarken Mammut'la bir arkadaşının yolumu kestiği, polis çağırarak oradan çıktığımı zapta geçirttiğini, velayet davasında kullanmak istediğini söylediğimde, üstüne basa basa "daire kapısı mı?" diye sordu, "e evet, daire kapısı, hatta arkadaşı fotoğraflarımızı çekiyordu, velayet davasına da verdiler onları" dedim. Çıkınca öğreniyorum ki, Mammut Shrek'in evini bilmediğini, daire kapısına hiç gitmediğini filan söylemiş. Ayrıca döne döne benim Shrek yüzünden evi terk ettiğimi anlatmış, hakim o yüzden bağırıyormuş, "ne ilgisi var, biz burada iftira olup olmadığını anlamaya çalışıyoruz" diye...
Duruşma bitip dışarı çıktığımızda, Sarıyer Adliyesi'nin hemen karşısındaki otoparka doğru ilerledik. Sokağın karısına geçtiğimizde Mammut koşarak gelip Shrek'e vurmaya kalktı; Shrek kolunu kaldırarak vuruşunun önünü kesti; ben ciyak ciyak.. Avukatı sakinleştirmeye çalıştı, o sırada polisler geldi; ben önümüzdeki kafede oturanlara gidip şahit olur musunuz diye sordum, orada oturanlar "biz bir şey görmedik, seslere döndük, biz de aramızda vurdu mu, vurmadı mı diye tartışıyorduk" dediler. Biz adliyeye girip savcıya şikayette bulunmak istedik ama odası kilitliydi, muhtemelen öğle tatiline çıkmıştı. Neyse, zaten şahit de yok deyip yeniden dışarı çıktık. Karşıdaki açık otoparka girdiğimizde Mammut'un arabasının da orada olduğunu fark ettim. Anında Mammut arabasının tarafından bize doğru koşarak geldi, Shrek'in sırtına bir yumruk attı, sonra kendini yere attı, baktı kimse ilgilenmiyor yine kalkıp Shrek'e saldırdı, ben tabii yine çığlık çığlığa, sokakta insanlar toplandı, ben araya girmeye çalışınca Mammut sağ yanağıma bir kafa attı, yere düştüm, doğrulduğumda Shrek Mammut'un boynunu kolunun arasına sıkıştırmış, Mammut'un eli Shrek'in apış arasında, Mammut arabadan inen arkadaşına "Apo, yardım etsene lan" diye sesleniyor... Polisler geldi sonunda, Mammut'u tutup ayırdılar. Shrek'in sonradan dediğine göre Apo onlara doğru yaklaşırken Shrek ona "sakın" demiş, "sadece ayırmak için karış". Avukatı ağlayarak ve cep telefonuyla konuşarak uzaklaşıyordu. Sonuçta biz kendi arabamızla, onlar kendi arabasıyla ama polis eşliğinde Sarıyer karakoluna gittik. Adli tıp raporları alındı, ifadeler verildi. Sabah Shrek'in aklına gelmiş böyle bir şey olabileceği, spor bir ayakkabı giymiş, niye daha uyduruk bir gömlek giymedim ki diye hayıflanıyordu, en sevdiği mavi çizgili gömleğinin yakası ve iki düğmesinin yanları yırtılmış durumda. Benim de kahverengi keten pantalonun dizi yırtık, dizimde pis bir yara, iki kolumda koca birer morluk (onlar ne zaman oldu hiç hatırlamıyorum), sağ yanağımda hafif bir yumuşak doku travması. Shrek diyor ki, Mammut çok hesaplı dövüşmüş, hiç Shrek'in suratına veya iz bırakacak şekilde vurmamış. Polislerin dediğine göre de Mammut "bana karını aldım, çocuğunu da alacağım dedi" demiş. Herhalde onun başlattığını gören birilerinin şahit olması ihtimaline karşı hafifletici sebep olarak uydurdu.
Nemo'ya arabadan inerken ayağım takıldı, düştüm dedim.
Tatil haberleri daha sonra... Bunları izi silikleşmeden yazmalıydım.