22.4.11

Kim dedi ki hayatın adil olduğunu?

Yok, alışılmıyor; tam kanıksadım artık diyorsunuz, ya da artık yeni bir düzlemdeyiz deyip başka konularla uğraşmaya başlıyorsunuz, işte o sırada yeni bir saldırıyla karşılaştığınızda, bu seferki geçmiştekilerin yanında solda sıfır olsa bile, çok canınızı acıtabiliyor, ölmek isteyecek kadar çaresiz hissedebiliyorsunuz...
Nemo bir haftadır orada. Mammut'la birkaç kez konuştuk; tahlillerde bazı kan değerleri limit dışı çıkmış, benim işlerim yoğunmuş, başında duramazmışım, doktor başka bir tahlil daha istemiş, cuma sabahı aç karnına onları da yaptıracaklarmış, okul müdürü de aradığında söylemiş, öyle getirmemek gibi bir niyeti olamazmış zaten, ama şu dönemde mikrop yuvası bir okul ortamına girmesi doğru olmazmış. Nemo'nun burada mutlu olmadığı belliymiş, ona da "baba, ben biraz da orada yaşamanın nasıl olduğunu merak etmiştim ama hata etmişim" demiş, orada tabii serbest bir hayata alışmışmış, Erdek'te gidip berberde saçını kendi kestirip geliyormuş, Bandırma'da öğlen eve gidip, yemeğini yiyip, tekrar okula dönüyormuş, okulun kapısı açık dururmuş, burada ise okul hapishaneye benziyormuş, çocuk "baba okuldan kaçmak istiyorum" diyormuş. çok kilo aldığını, spor yapması gerektiğini bana söylemişmiş, ama ben bunu sağlayamıyormuşum, okul çıkışında o alıp baba-oğul spora gitsinlermiş, sonra bırakırmış. İstanbul'da çok izole, yalnız bir hayatı varmış, hatta Cuma günü aldığında Bandırma'ya geçeceklermiş, Nemo istemiş maça gitmeyi, kimler gelir demiş, şu gelir, bu gelir (orada isimler sayıyor) deyince hadi gidelim demiş.
Hastalığı 2 saatlik feribot yolculuğu yapamayacak kadar kötü mü yani? dedim, cevap yok; doktor raporunu göndermesini istedim, defalarca, nafile... Tamam gönderirim, fax numaran kaçtı?

19.4.11

Yesen de yemesen de

Ben bu işi anlamadım. Blogger hala yasaklı mı, değil mi?! Benim bilgisayarımın IP adresiyle oynayamadığım için (çünkü o bir şirket bilgisayarı) ben taaa o zamandan beri giremiyordum. Hoş hala da giremiyorum ama "bu siteye erişim ...." mesajıyla karşılaşmak yerine komple adrese bağlanamaz oldum. Sonra blogger'a girebiliyor muyum acaba diye denemek geldi aklıma, ve girebildiğimi gördüm, hatta bu satırları yazıyorum, ama bakalım yayınlayabilecek miyim...
Böyle uzun ara verince insan yazma alışkanlığını da kaybediyor. Bu arada neler olduğunu da hatırlamıyorum ki... Arayı boşverip ben şimdiyi anlatarak devam edeyim en iyisi. Ya da birkaç hafta öncesinden alayım... İki hafta önce Nemo'ların okulu ara tatil yaptı. Ara tatilin başladığı haftasonu babasında olan Nemo bir gün geç ve hasta şekilde geri geldi. Ateşi çıkmış, hastaneye gitmiş, iğne yapmışlar... Geldikten sonra da haftayı evde bilgisayarında dizi film seyrederek geçirdi. Burnu dolu ama onun ötesinde pek bir şeyi yoktu. Burun tıkanıklığı kronikleşti zaten, geniz eti olabilir. Tatil ödevlerini yapmasını hatırlattığımda bana "niye babama tatil olduğunu söylemedim ki" dedi. Söylese getirmeyecek, o da tatili orada ödev yapmadan geçirecek... Okulun açıldığı ilk gün babası okulda görmeye gitmiş. Beni aradı "bu çocuk hasta, böyle okula mı gönderilir" diye. "Ben alayım, bende dinlensin" diyor. "Yok" dedim, "hastaysa revire gider, doktor bakar, gereğini söylerler". Bir yarım saat sonra yine aradı "doktor istirahat verdi, ben annene bırakırım". "Yok" dedim, "ben gelir okuldan alırım". Gittiğimde müdürün yanında oturuyorlardı. Kapı izin kağıdını ve Nemo'yu alıp çıktım. Sonraki iki gün de okula gitmedi. Halsizlik ve burun akıntısı dışında da bir şeyi yoktu. Üstüste bir şehriyeli, bir sebzeli tavuk suyuna çorba yaptım. Perşembe tekrar okula başladı. Sonra Cuma akşamından babasına gitti. Bandırma'ya feribotla gidiyorlar, Nemo daha rahat ediyor diye sesimi çıkarmıyordum birkaç seferdir. Pazar akşamüstü telefon edip yine "ben hastayım" dedi. Halsizmiş, uyuyacakmış... Pazartesi akşamüstü yine aradı, doktora gittik, az daha sağır olacakmışım dedi. Doktor 5 gün rapor vermiş (doğruysa tabii), orada dinlenecekmiş, 2,5 saat feribotta yorulurmuş. Onun da işine geliyor okulu kırıp bütün hafta yatmak. Babası da telefonu alıp ne biçim ilgileniyorsun çocukla, ilaçlarını vermemişsin, insan bir kulak-burun-boğazcıya götürmez mi vs vs. diye esti yağdı. Halbuki Nemo'yla konuşurken hastasonu ne yaptığını sorduğumda bana maça gittiklerini söylemişti. Anlaşılan feribot diye Cumadan alıp iki gün önce iyileşmiş çocuğu Beşiktaş maçına götürmüş, şimdi beni suçluyor. İki gündür raporu gönder diye mesaj atıp duruyorum, yok dışarıdayım, yok asıl sen verdiğin ilaçların ismini gönder diye cevap veriyor... Çocuğu orada babaanneyle bırakıp İstanbul'a dönmediyse bana da Dory demesinler!