Mutfaktakiler takim olsun diye tutturdugum icin kendime guluyorum. Ben sozde takim sevmem; kolaycilik gibi gelir; anne evi gibi gelir. Ama ayni annem gibi ayakkabi alacagim zaman da cantasiyla takim almayi severim. Anneleriyle alip veremedikleri olan butun kizlarin sonu annelerine benzemek degil mi zaten?
Mutfak uzun ya, giristeki ocak-lavabo-buzdolabi alanini genel aydinlatmak uzere tavana yapisik olan (alttaki), camın onundeki mufak masasinin ustune sarkan (ustteki)... Zaten begenerek aldigima gore simdi de bakip bakip hosuma gitmesi normal herhalde.
Bu da salondaki yemek masasinin ustune asildi. Pek havali canim... Avize desen degil, ama kristalleri var. Modern ama oyle otel odasi gibi de degil. Ben boyle kolay tarif edilemeyen seyleri seviyorum galiba.
Bu hazirlik biraz da 7-8 Ekim haftasonu Nemo'yu aldigimda ev biraz daha "tamam" olsun diye. Onumuzdeki hafta icinde bir fuar icin yurt disinda olacagim; Cuma gecesi gelip Cumartesi sabahi almaya gidecegim. Isi sansa birakmayacagim icin icraya koyuyorum tabii; onlarin yaninda bagirip cagirip cocugu korkutamaz diye umuyorum. Haftasonumuz yollarda gececek, oraya yakin bir yerlerde, bir otelde kalarak da gorusebiliriz aslinda ama eve getirmek daha saglikli diye dusunuyorum. Tembihleyeyim de ben yokken annem eve onun sevdigi yiyeceklerden (salata icin havuc, atistirmalik elma) koyup hazirlik yapsin, alisverisle vakit kaybetmeyelim. Ben de haftasonu kofte yapip buzluga atayim; dondurmayi birlikteyken yapariz; mikrodalgada yapilan patlamis misirlardan evde var; cips ve cikolata da var. Portakal suyu sevmiyor, hazir meyva sularindan icsin de istemiyorum ama limonatadan baska bir sey gelmiyor aklima.







Izmir cevresindeki sahil yerlesimlerinden, kalesi olmayan Urla, Alacati, Ildir ve Karaburun sahilden icerde kuruludur; Cesme, Kusadasi, Foca ve Candarli'nin ise kalesi oldugu icin ilceleri sahilde. Kendi icerlerde olan bu ilk grubun sahilde iskelesi, limani ya da en azindan turistik yerleri var tabii. Zamaninda canlarinı, mallarini korsanlardan sakinmak icin icerilere, tepelere yerlesmisler. Karaburun da herhalde iclerinde ek kucuk olani. Bosuna dememisler "Karaburun Karaburun, Iki Bakkal Bir Furun" diye. Zaten zaman deniz kiyisinda geciyor ama 7 Kardesler'de manzaraya karsi bir dondurma yemek icin, bir de Istanbul'a goturmelik Urla domatesi almak icin Karaburun'a cikmak lazim.
Gelelim kaldigimiz yere... Ablamlar 18 yildir gelirmis Karaburun'daki Ergin Pansiyona. Odalarinda banyo olmadigi, arkadaki evi daha yapmadan onceki zamanlarini biliyorlar. Yillar once, Ergin daha cocukken, evlerinin bulundugu bu koya Izmir'den gunubirlik denize girmeye gelenler olurmus. Ergin Kadir Amca'ya "baba, bir buzdolabi koysak da gelenlere mesrubat satsak" demis; sonra gelenlere yemek vermeye baslamislar; sonra ickili halde gece donemeyenlere yatip uyumalari icin bir yer yapmis, kogus usulu yataklar atmislar; sonra isi buyutup pansiyona cevirmisler. Kadir Amca buranin adini Ergin Pansiyon koymus; oglunun adi diye degil, burasi onun fikriyle dogmus diye...
Yaz-deniz-gunes tatili yapmak icin biraz gec kalmisiz; buralara sonbahar gelmis bile. Denize girdim girmesine, sahilde yuzukoyun yatip kitap da okudum. Aksamlari, yanimda kalinca bir seyler ve corap getirmedigime pisman da oldum. Deli deli esen ruzgarin, kiyiya vuran dalgalarin guzelligi ayri. Firtinanin ardindan sakinlesen denizin huzurlu dalga sesleri de ayri...