6.11.05

İspanya Macerası

Bavulum Çarşamba öğlen vakti geldi. Üstümü değiştirip fuara gittim ve 14.00 randevusundan itibaren 5 toplantıya katıldım. Bir anda herşey normale döndü sanki. İş hayatının bana verdiği güven hissi de geri döndü. Bu arada ben katılana kadar tüm toplantıları tek başına yürütmek zorunda kalan iş arkadaşım da epey yorulmuş tabii. Perşembe akşamüstü Madrid'den Barcelona'ya gitmek üzere havaalanına gittiğimizde bizi yeni bir sürpriz bekliyordu. Doğal olarak taksiye bizi iç hatlar terminaline bırakmasını söyledik, ama hava alanının öbür köşesine yürümek zorunda kaldık, çünkü uçağımız aslında Kahire'ye giderken Barcelona'ya uğrayacakmış. Dolayısıyla pasaport kontrolünden geçip aslında ülke dışına çıktık. Ya vizemiz tek girişli olsaydı!! Her aktarma bavul kaybolma riskini de beraberinde getirdiği için yüreğimiz ağzımızda vardık Barcelona'ya. Veee 15-20 kişilik İspanyol bir grupla birlikte başladık bavullarımızın nereden çıkacağını aramaya. Bizim bir şey anladığımız yok, sadece onları izliyoruz. Sonuçta anlaşıldı ki, yolcuları dış hatlara, bagajları iç hatlara bırakmışlar. Tabii yine pasaport kontrolden geçtik, havaalanının öbür ucuna yürüdük, tekrar güvenlik kontrolünden geçerek içeri girdik. Nefes nefese ve ter içinde bavullarımıza kavuştuğumuzda nasıl sevindik anlatamam. Bavullar Kahire'ye gittiyse diye çektiğimiz korkudan sonra yorgunluk umurumuzda değildi elbette. Otele gitmek üzere taksiye bindiğimizde ziyaret edeceğimiz firmanın Türkiye temsilcisi arayıp rezervasyon yaptırılan otelin değiştiğini haber verdi. Sonuçta taksi yeni oteli isminden tanıdı ve herşey normale döndü.
Bu terslikleri anlatmak yerine Madrid ve Barcelona'dan birer günde edindiğim izlenimleri anlatmak isterdim ama fazla birşey görmeye fırsat olmadı. Kendimi çok yakın, çok evde hissettiğimi söylemeliyim. İstanbul bu kadar yoğun Doğu göçü almamış olsaydı ve biraz ileri görüşlü olunsaydı, şehircilik üzerine kafa yorulsaydı herhalde böyle olurdu. Eski Barcelona'yı çevreleyen surlar 1865'te verilen bir kararla yıkıldığında bir top atımı mesafesinde olan iki diğer yerleşim merkeziyle aralarındaki boş arazi harita üzerine cetvelle çizilerek planlanmış. Bu alan, 6 şeritli caddeler ve 4 şeritli sokaklarla bölünen dikdörtgen bina blokları ile dolu. Hepsinin ortalarında avluları var, hepsinin köşeleri kesik, sokak kesişmeleri dik köşe değil de yuvarlatılmış olursa daha iyi olur diye düşünmüşler. Fotoğraf makinam bozuk olduğu için hiç fotoğraf çekemedim ama merak edenler internetten Barcelona haritası bulup bakabilirler. Her tarafta birbirinden güzel cafe-pub tarzı yerler var. İnsanlar hep bir barın çevresinde oturup arkadaşlarıyla sohbet ederek zaman geçiriyor sanki. Yenilen içilen bazen pasta-kahve, bazen meze-şarap veya bira.. Bir de meşhur Gaudi'nin yuvarlak hatlı organik binaları var tabii. Alışveriş yapacak zaman olmadı ama biri İspanyol Mutfağı, diğer Tapas (yani meze) üzerine iki kitap aldım tabii. Bir marketin önünden geçerken de Manchego peyniri ve bir şişe Imperial şarabı kapıverdim. Akşam yemekte tattığım Catalan Crema Brule'yi ise ilk fırsatta yapmayı deneyeceğim.

Hiç yorum yok: