16.11.08

Kısacık da Olsa

Gecen hafta gitgide şiddetlenen grip Çarşamba işten erken cikip Perşembe günü de bütün gün uyuduğumda ancak biraz hafifledi. Cuma biraz daha iyi gibiydim. Yine de yola çıkmadan Erdek İcra'yı aradım, rapor getirip getirmediklerini sordum. İcra memuru da dışarılarda hacizdeymiş. Mammutu arayıp sormuş, "zahmet edip gelmesin, rapor getireceğim" demiş, veya kulaktan kulağa bu kadar geldi. Dosyada rapor olmadığına göre belki de beni atlatmaya çalışıyor diye düşünüp yola çıktım yine de. 15:15 Pekdik-Yalova, oradan da Erdek 2,5 saat, 18:30'da oradaydık. Annemle oturup sahilde birer kuzu şiş yedik. Sonra adliyede icra memuru ve rehber öğretmenle buluştuk, saat 20.00'de kapılarındaydık. Babaanne kapıyı açtı, Nemo arkadan göründü, yüzü aydınlanarak "Anne, aklıma da gelmişti çünkü rüyamda görmüştüm" dedi ve boynuma sarıldı. O içeri hazırlanmaya gitti, babaanne "yolda rahat etsin diye üstünde eşofman var, yarın dışarıda giymesi için de kıyafet hazırlamıştım, onlar vereyim mi?" dedi; baktım, kapının dibinde bir torba içinde birkaç giysi, yanında okul çantası hazır. "Cumartesi günleri dersaneye gidiyor, iki haftada bir de sınavları oluyor, geçen haftalarda o yüzden öyle oldu; bu sene biraz sıkı tutuyoruz, notları da çok iyi" gibi birşeyler dedi. Dinlerken gözlerinin içine baktım dosdoğru, cevap vermedim. İki yanlış bir doğru etmiyor hayatta. Çocuğun orada ve onunla olması yanlış, şimdi dersleri aksamasın diye annesiyle görüştürmemek de hepten yanlış!

Biz pür neşe yola düştük yine, ama bu kez 21.30 Bandırma-Yenikapı feribotuna bindiğimiz için rahat geldik. Annemi eve bıraktık. Bizim eve gidene kadar da ben Nemo'ya görüşmeyeli neler olduğunu anlattım, Shrek'le evlendiğimizi, artık onun da bizimle yaşadığını, Süzmebal'ın da haftasonları geldiğini bir bir anlattım. Biraz bozuldu. Ben de şu anda büyük bir değişiklikle karşı karşıya olduğunu ve nasıl olacağını bilmediği için endişelendiğini, ama onunla olan yaşamımızın bu durumdan etkilenmeyeceğini, bunu gördüğünde onun da hoşuna gideceğini, onun yine benim bir tanem olduğunu anlattım. Bana "tek bir şartla kabul ederim, o da ben istemediğim sürece kimsenin benim odama girmemesi" dedi; ben de "tamam, zaten bu her zaman ve herkes için geçerli" dedim. Yine de eve biraz tedirgin girdi; önce Suzmebal'ın odasına girip şöyle bir baktı, o uyumuştu bile; sonra kendi odasına gitti, "oh neyse, herşey bıraktığım gibi, odamı çok özlemişim" dedi. Odasında oyuncakları ortaya çıkardık birlikte. Sonra Shrek gelip biraz sohbet etti onunla, sinema odasını gösterdi. Projeksiyon perdesinin motorunun sesine Süzmebal da kalktı, merhabalaştılar, sabah oynarsınız dedik, tekrar uyumaya gitti. Biz Nemo'yla daha uzun süre oturduk, biraz oyun oynadık, biraz film seyrettik, yattığımızda 2:30 olmuştu.

Sabah 8:00'de kalkıverdi. Ben zaten bütün gece bir gözüm açık uyudum desem yeridir. Ben kahvaltı hazırlayana kadar Nemo'yla Süzmebal kaynaşmışlar, birlikte oynamaya başlamışlardı bile. Bütün gün de kah benimle oynayarak, kah onlar wii oynarken ben yanlarında oturarak, kah film seyrederek geçti. Bir ara İstinye Park'a gidip geçmiş doğumgünü-yılbaşı- karne hediyelerinde birini aldık. Shrek'in de Süzmebal'a pantolon alması gerekiyordu, onlar da o işi halletti. Sonra oturup fast food birşeyler yediler. Biz yalnızken bir ara Nemo hafif kinaye bir tonla"senin de artık iki çocuğun oldu, onunla da ilgilenirsin artık" dedi. "Yok" dedim, "onun kendi annesi var, ben onun sadece Dory ablasıyım. Aynı Shrek'in senin Shrek abin olması gibi. Sen benim bir tanecik sevgili oğlum, biricik aşkımsın."

Birlikte uzun zaman geçirebilsek bunun doğruluğunu hissedecek, ama şimdi sözlerin gerçekliği ne kadar olacak, bilemiyorum. Babasının bu durumu öğrenirse çok kızacağını düşünerek de endişelendi. Onun zaten bildiğini, bundan çekinmemesini söyledim ama babası sorarsa buradaki yaşamı hakkında mutlu, coşkulu konuşamayacağını biliyorum. Yazın gizli gizli beni aradığında babasının telefon faturasından fark ettiğini ve çok kızdığını da anlattı. Oldukça üstü kapalı geçti ama sonra yalnızken annem sıkıştırdığında, oda hapsi cezası verdiğini, ama en kötüsünün bağırması olduğunu anlatmış.
Pazar günü 14:00'te bırakmam geektiği için 10:00'da yola çıktık, anneanneyi alıp Pendik-Yalova, Bursa üstünden gittik yine. Daha önceki tedbir kararı Pazar akşamına kadar olduğu için öğleden sonraya kadar vaktimiz olurdu. Gerçi çok buruk, çok hüzünlü geçerdi ama yine de burada ve birlikte geçirdiğimiz zamandı işte. Bu kez Cumartesi akşamından "yarın ne yaparız?" diye sorduğunda "Hayatım, yarın sabah kalkınca yola çıkmamız gerekiyor, çünkü bu son mahkeme kararına göre seni öğlen 2'de Erdek'e bırakmalıyım" dedim. Suratı asıldı yine, "neyse, ne yapalım, bir sonraki sefer Cuma alıp Pazar bırakacaksın ama bayram olduğu için Salı tekrar alacaksın nasıl olsa" dedi. Her durumda iyi bir taraf bulma huyunu kesin benden almış.
Yolun yarısını uyuyarak geçirdi, sonra bir yerde durup bir şeyler içtik, ayıldık. Bütün haftasonu fotoğraf makinasından kaçmıştı ama giderayak cep telefonuyla birkaç poz çekmeme izin verdi, hatta güzel bakıp gülümsedi.

Erdek'e vardığımızda, babasının arabasını evin önünde görünce omuzları iyice çöktü, ama yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirdi. Arabadan inince sarılıp öpüştük, vedalaştık, kapılarını çaldık. Babası açtı, "vay Nemo, nerelerdeydin?" dedi, o da aynı ses tonunu taklit ederek "buradayım" dedi ve içeri girdi ve bir daha bana dönmedi. Ben de "çantalarını da al" dedim ama sonra "buraya bırakıyorum" diyerek elimdeki çantaları kapının içine yere bırakıp "hadi hoşçakalın" dedim ve dönüp merdivenlerden inmeye başladım. Mammutun sesi duyuldu "adam yok mu? hani şu icracılar" dedi. Birkaç basamak aşağıdan "yok, bırakırken gerek yokmuş" deyip uzaklaştım. Sonra da 15.30 feribotuna binip döndük annemle. Motorlar çalışmaya başlar başlamaz uyuyup Yenikapı açığında motorlar yavaşlayınca uyandım.

11 yorum:

Fulya dedi ki...

buyumus biraz daha, cok yakisikli oglusun dory. cok sevindim kisacik da olsa gorusebilmenize

Adsız dedi ki...

Oglunuz cok guzel bir cocuk, buyudukce daha da guzellesiyor sanki.

Zamandan Sızan dedi ki...

Gerilim filmi asla izlemem!! Bu tip filmlerle insanların kendilerini bu denli kasmalarınıda anlamamışımdır zaten..İşte hayatın gerçek gerilimi filme ne gerek!!
Nasılda hızla büyüyor ufaklık nemonun omuzlarındaki yüzün bir an önce sonlanmasına duacıyım..
Yaşıda gelmiş ama Baba engeli anlaşılan telefon kullanabilseydi hasretiniz bu kadar yoğun olmayacaktı hergece iyi uykular tatlım demek ondan iki satır görmek ya da duymak nasılda iyi gelirdi anne ve yavrusuna..

Delfina ; dedi ki...

Ahh canım Dory....

huysuz dedi ki...

sevgili dory,

görüşmenize çok sevindim... sevgiler

emre dedi ki...

Yazını okumadan önce aşağıda başka yazılar varmı diye bakınırken Nemo'nun fotosunu görünce heyecanla bağardım birden (allahtan evdeyim vede yanlızım, işte olsam çok komik olurdum herhalde) neyse acayip sevindim yav kocaman olmuş Nemo ve de çok yakışıklı maşallah.

Butterfly dedi ki...

Nasıl da büyümüş Nemo gerçekten de büyümüş evet, ama o anlamlı bakışları hala yüzünde, birlikte geçireceğiniz uzun günlerin çabucak gelmesi için ana-oğul dua ettim size. sevgiler

okiokix dedi ki...

çok çok sevindim görüşmenize.herşey istediğiniz gibi olsun.sevgiler

Adsız dedi ki...

cok cok sevindim.masallah cok da guzel bi cocuk...allah gusel yazilar yazsin...
sevgilerimle
cagla

Adsız dedi ki...

Sevgili Dory,
Yazını okudum,çok sevindim:) Sana yazarken hem burukluk hem sevinç hissediyorum ve elimde olmadan gözlerim doldu.

Kalbim seninle ve Nemo'yla...

fatma

filiz dedi ki...

okudum...ağlamak istedim...sonra gözlerini gördüm o için de ışıltılar olan iki küçük gözü ve dünyanın en tatlı gülümseyişini...bütün kalbimle herşeyin yoluna girmesini diledim...zor günler geçecek inan ki!
...umudunu hep saklı tut...