4.9.07

Yaz Bitmeden Son Bir Tatil Daha

Ne oldu bilmiyorum, yazasım yok. Ama günlükler bu yüzden yarım kalmaz mı zaten? Kendimi zorlayarak, hem sonra hatırlayabilmek için, hem merak edenleri merakta bırakmamak için son iki haftayı özetleyeceğim yine de.

Bodrum tatilinden sonraki hafta lise grubu buluşup bir akşam yemeği yedi yine; bu kez ben de gittim. Haylaz da geldi, arada ortada konuşulan konuya katıldığımda konuşmuş olduk ama birebir değil. Bir ara birşeyler sormaya bizim tarafa geldi; bir ara da ortadaki bir konuya yorum yaparken eskiden birlikte seyretmiş olduğumuz bir filme atıfta bulundu, "dory, sen hatırlarsın, hani ... filminde" filan dedi; söylediği filmin de konuyla bir ilgisi yoktu. Bizim bir hukukumuz yok; oradaki herkesle var ama onunla yok. Çünkü ondan başka oradaki hiç kimse için içimden "sana ne olduğu onun umurunda olmadı" demiyorum. Çağla sonradan "senin bir ışığın var, o da hala çevrende vızıldayarak o ışıktan kendine pay çıkarmaya çalışıyor" diye yorumladı.

Haftasonu Shrek'in eski bir işyerinden tanıdığı bir arkadaşının düğününe gittik. Tuzla'nın tepelerinde, Aydınlı'da bir çiftlikte kır düğünü yaptılar. Pek hoştu. Kız 30'larının başında, oğlan 8 yaş küçük bir Fransız. 4 ay önce tatilde tanışmışlar. Umarım mutlu olurlar.

Bu ara okuduğum bir kitabın etkisindeyim; neredeyse satır satır ezberleyeceğim; her gün rastladığım pek çok durumu o kitapta okuduklarımın çerçevesinde farketmeye ve yorumlamaya, herkese de oradan örnekler vermeye başladım. Marshall Rosenberg'in Şiddetsiz İletişim adlı kitabından bahsediyorum. Kişisel gelişim kitaplarını genellikle iki bölüm okuyup bırakırım ama bu başka. İletişim konusunda uygulamayı beceremediğim çok şey olabilir; bilmediğim pek bir şey yok diye düşünürdüm. Aslında bilmediğimiz çok şey de söylemiyor ama akılda kalıcı ve uygulanabilir metodlar öneriyor. Geçen hafta Shrek'le tartıştığımızda, daha doğrusu ona kızdığımda kendime uyguladım. Niye kızdığımı, kızgınlığımın ardındaki duyguları kendi kendime sorguladım, hatta yazdım ve eve gittiğimde kızgınlığımın geçmiş olduğunu fark ettim. Rosenberg diyor ki, "her yargının ardında karşılanmamış bir ihtiyaç vardır". Gittikçe daha didaktik oluyorum, ne sıkıcı.

Shrek, 30 Ağustos tatilini haftasonuna birleştirerek oğluyla tatile gitme programı yapmıştı ya, Bodrum'dayken de bir an durup "ya, sen niye gelmiyorsun? hem Antalya'ya kadar tek başıma arabayla gitmek gözümde büyüyor, seninle dönüşümlü kullanırsak çok kolay olur" demişti. Böylece çook büyük bir adım atılmış oldu ve bir "ilk" gerçekleşti. Çarşamba gecesi onda kaldık ve sabah 5'te benim arabamla (çünkü uzun yolda daha rahat ve güvenli) yola çıktık. Süzmebal Bilecik'te kahvaltı molası verene kadar uyudu. Burdur'da gözleme molası verdik ve öğleden sonra Antalya'ya vardık. Odamıza yerleştikten sonra denize girecek vakit bile kalmıştı. Üç tek yataklı bir odada kaldık; biri klima hattında kaldığı için Shrek orada yattı, biz de Süzmebal ile bir karış aralıkla duran iki yatakta uyuduk; uyanıp üstünü açtığını gördüğümde örtmek için doğrulmam yetti.

Ben hep biraz geride durup başrolü onlara bıraktım elbette; rolüm kahvaltıya erken inip masa tutmak, ortaya alınacak domates-salatalık tabağı ve ekmek sepetini hazır etmek, onlar aqua-park'tayken deniz kenarında kitap okumak, denize girmeye geldiklerinde hep beraber yüzmek olarak özetlenebilir. Cumartesi günü ben de fotoğraf makinemi alıp aqua-park'a gittim, onların baba-oğul bir sürü fotoğrafını çektim ki bu Shrek gibi fotoğraf çekmeyi seven, fotoğraf çekenin o olması doğal kabul edildiği için hep kamera arkasında kalan biri için büyük lüks. (Ben de hep aynı roldeyimdir, o yüzden iyi biliyorum.) Annesi üç kişi geldiğimizi ilk gün akşamüstü Süzmebal'la telefonda konuşurken öğrendi, tepkisini Shrek'e mesaj çekip "aşk çifti oğlumla aynı odada mı yatacaksınız pes" diyerek bildirdi. Önce kızacak gibi oldum, "yok banyoya kilitleyeceğiz deseydin" dedim ama Shrek "o alıp oğlumu sevgilisiyle tatile gitse ben ne tepki verirdim düşünsene" dedi; e haklı, ben herkesten benim gibi olmasını bekleyemem ki... Ertesi günlerde de her telefon konuşmasında detaylı rapor aldı ama Shrek'le konuşurken bu konuyu açmadı sanırım. Korktuğu gibi bir ortam olmadığını, oğlunun iyiliğinin gözetildiğini anlamıştır belki de.
Süzmebal öyle tatlı, duyarlı, kibar bir çocuk ki zaten. Son sabah son bir daha denize girelim, sonra da biraz daha su kaydıraklarına gideriz dediğimizde "bu kez belki daha önce kaymayanlar da kayar" dedi imalı imalı; "beni mi kastediyorsun?" diye sordum, "evet" dedi. Daha sonra denizdeyken de babası "hadi artık kaydıraklara gidelim" dediğinde "dory abla da kayacak bugün" dedi:) Böylece ben de katıldım eğlenceye. Hep Nemo da bizimle olsaydı diye düşünmekten kendimi alamadım, biraz hüzünlendim ama yine de çok güldüm.
Dönüş yolunda yolunda epey midesi bulandı, Afyon'da sadece ekmek yedi; Bozüyük-Bilecik arası virajlı yolda kustu; sonra rahatlayıp uyuya kaldı. Gece 12 gibi Shrek onu kucağında annesinin evine bıraktı.
Ah bu kuzular nasıl da arada kalıyor...
Sonra da hayat normal ritmine döndü.


4 yorum:

Koyubeyaz dedi ki...

Aslinda bazen sansimiz olan seyleri sanssizligimiz olarak gormek hepimizde olan bir durum. Shrekin eski esinin sansisin aslinda sen. cunku ayrilmis bir ailenin cocugunun hissettikleirni en iyi sen anlar durumdasin su anda. Ama bazen durdugumuz yerlerden baktigimiz zaman cok farkli bakis acilarina sahip olup bazi seyleri goremiyoruz ki su anda oda goremiyor bunu.

Olgunluguna ve olayalar abakis acini her zaman cok hos bulumusumdur ve bu olayda bir kez daha senin ciddi anlamda kuvvetli bir kadin oldugunu.

operim cok Dorycim...

Alp ve Ege'nin Annesi dedi ki...

biri Suzmebal'in annesine "bagdat cafe" yi okumasini önerse yeter!

dory dedi ki...

ay ay okumasın, neyi nasıl algılayacağı belli olmaz ki...

Adsız dedi ki...

Koyubeyaz haklı sen çok kuvvetli bir kadınsın ama eksik söylemiş, aynı zamnda az bulunacak bir duyarlılığa sahipsin, bu senin de boşanmış ve bir çocuğun olduğundan kaynaklanmıyor bence, bunun yegane sebebi olabilir, senin değerlerin,hayata bakışın,kişiliğin ve değerlendirme gücün! Evet bir kez daha tebrik ediyorum seni sevgili Dory, bu hayatı herkes yaşıyor ama herkes senin gibi hem anlayamıyor hem de dillendiremiyor! Nemo ve Shrek ne kadar şanslılar! Sevgiyle