11.3.07

Haftasonu Keyfi

Bana birşeyler oldu. Kötü birşey değil ama bir tuhaflık var. Hani Perşembe hastalanıp öğleden sonra 15'te uyuyup Cuma 11'de kalktıydım ya, Cuma sabaha karşı 3'te yatıp Cumartesi sabahı temizliğe gelen Saliha'nın kapıyı çalmasıyla 8.30'da kalktım. Cumartesi öğlen gibi dışarı çıktım, Rezzan'la Akmerkez'de buluştuk. Önce Home Store'da birer salata yiyip sohbet ettik. Ben şu evin kredi taksitleri yüzünden varlık içinde yokluk modelinde yaşadığım ve Nemo ile ilgili harcamalar hariç elimi cebime atmaya korktuğum için öğle yemeğimi Rezzan ısmarladı. (Aslında durum o kadar da vahim değil ama ben bir Yengeç olarak param bitecek borcumu ödeyemeyeceğim paniğiyle biraz abartıyorum tabii) Sonra o alışveriş ederken yanında dolaştım, girdiğimiz dükkanlarda "bak bu güzel, bak bu sana yakışır" dedim ve çok eğlendim. Halbuki ben kendi başıma çok zor alışveriş yaparım ve bir türlü seçemem, seçtiklerimde kendime güvenemem ve alırken danışacak biri olsun isterim. Şimdi ben asistan rolündeydim ve çok hoşuma gitti. gerçi Rezzan benim gösterdiklerimi almadı ama olsun:)


Bu arada, param olsa da ben bir şey alamazdım çünkü bu senenin modası 80'leri yaşamamış olacak kadar genç ve 34 beden kızlar için... Kocaman bebe yakalı bol büzgülü kabarık rengarenk kısa şeyler var ortalıkta. Hani yuvarlak robalı, japone kollu, önden düğmeli bebek yelekleri vardır, öyle yelekler yapmışlar. Yukarıdan aşağıya balon gibi inen tuhaf elbiseler, tunikler ve taytlar var sonra. 80'leri taklit etmemiş, sadece esinlenmiş olmak için vatkalara dönüş yapmamışlar neyse ki; üst bedenler daha 50'ler gibi. Ay, annem bunları görünce bir milyonuncu kez anlatacak yine o zamanki elbiselerini ve nasıl aynı modellerin yine moda olduğunu.

Arada hoş şeyler de var tabii, Mudo'daki romantik çiçekli elbiseler, Park Bravo'daki zarif ve çok feminen iş kıyafetleri ve Massimo Dutti'deki herşey güzel ve çok pahalıydı mesela. Param olsa da sezon başında almazdım ama. Özellikle Massimo Dutti öyle pahalı ama öyle birbirinden güzel şeylerle doluydu ki, Rezzan'la birbirimize bakıp "çıkalım burdan" dedik, çünkü içinden bir parça alacak olsak da anlamı olmazdı, bu dükkanın olduğu gibi gardrobumuzda olmasını isterdik, orası bizim giyinme odamız olsun:)


Akşamüstü Rezzan'la ayrıldık. O Antalya'dan bir doktor arkadaşı ve onun arkadaşıyla buluşmaya Ortaköy'e gitti, beni de çağırdı ama önce hık mık ettim, sonra dedim ne işim var tanımadığım iki adamla, çift çift dolaşırmış gibi. Eve giderken Ferahevler'deki Dikiş Kutusu'na uğradım. Dolaşırken gördüğüm bir dolu triko, delikli küçük hırkalar, bluzlar aklımda ya, o hevesle gidip açık yeşil merserize bir iplik aldım; sonra markete uğrayıp bir Burda, bir InStyle aldım. Bir keyif, bir keyif, sormayın.


Bu arada Shrek de bu haftasonunu kendi ogluyla geciriyor, o yüzden böyle tel başımayım. Cumadan aldı, cumartesini babaanneyi ziyaret ederek geçirdiler, hatta akşam eve dönerken kapıdan uğrayıp Garfield2'yi aldılar. Onlar kapıdayken "ayva tatlısı ister misiniz?" dedim. İsteyince dün akşamki ilk ayva tatlısı denememden bir kısmını bölüp verdim. O arada ben "kapıda dikilmeyin, içeri gelin" deyince girip bir dolaştılar. Böylece Süzmebal ilk defa benim evime gelmiş oldu. 2 dakikalığına ama olsun ...


Bunlar da ilk ayva tatlısı denemem... Portakal Ağacı'nın tarifine bırakılan yorumlardan birinde verilen tarifi uyguladım (kimindi hatırlamıyorum, okuyorsa kusuruma bakmasın). Limonlu suya soyduğum kabukları yayvan tencerenin dibini serdim, üstüne ayvalar, bir kenara çekirdekler, herbir yarımın çukuruna birer tepeleme çorba kaşığı toz şeker, çok kısık ateşte yumuşayana kadar... Su eklemeyince lezzeti içinde kaldı ama jölesi az oldu, şekeri de alışılandan biraz az kaçtı ama bence bizim için böylesi daha uygun zaten.

Bu arada iki gündür sabah kahvaltılarını domates-salatalık-light beyaz peynir salatası ve bir dilim kepekli ekmekle yapıp akşamları da sapıtmayınca tartı ve sevgili kot pantolonum beni sevindirdiler. Böyle olunca insan daha da hevesleniyor, kaçamak yapmıyor. Ben sadece tatmak için yarım ayva yedim, o kadar.


Cumartesi akşamı dergi karıştırıp çay içerek, yarım göz film seyrederken merserize hırkama model arayarak, sonra bulduğum modeli uyarlamaya çalışıp iki kez birer el yatımı örüp sonra sökerek, en sonunda modeli (yandaki) aynen uygulamaya karar verip bir el yatımı örene dek sürdü. Niyetlendiğimden daha düz bir model seçmiş oldum ama bu benim ilk merserize denemem. Bir dahakine daha süslü birşey yaparım. Bir baktım sabah ezanı okunuyor! Meğer saat sabahın 5'i olmuş. O zaman kuş cıvıltılarını fark ettim. Hemen gidip yattım tabii...


Şimdi Pazar öğlen. Shrek Süzmebalını eve bıraktı. Ben de birazdan giderim.

6 yorum:

Hülya dedi ki...

Ne güzel anlatmışsınız.Yanınızda gibi hissettim kendimi...

Adsız dedi ki...

Burada kiyafetler iyice romantiklesti. Ben seviyorum bunlari. Senin bahsettigin acaiplikler de var tabii ama cok guzel elbiseler var. Bu yaz, eger becerebilirsem sadece elbise giyecegim ben.

Ayvayi bol bol yiyoruz biz bu sene! :oP Burada bir market var, ayvasi oluyor bol. Brian da cok sever tatlisini, recelini. Et yemeginde de guzel oluyor. Bir tarif yazmistim ben bloguma. Cok cok guzel olmusutu. Mevsimi geciyor ama... Bizden baska hic kimse (yani arkadaslar) ayvanin ne oldugunu bilmiyorlar ama cok seviyorlar bizde yiyince. Ha, bir de bir tane ayvayi masaya, bir taneyi arabaya koyuyorum. Kokusu yayiliyor! Bayagi bir sure gidiyor. :o)

www.elifsavas.com/blog

Doruk dedi ki...

Dory, ben Süzmebal'ı hep kız olarak düşünmüşüm nedense, çok şaırdım oğlan olduğunu duyunca:)

dory dedi ki...

Evet ya, Süzmebal 8 yaşında bir erkek çocuğu, aynı benim Nemo'm gibi; aralarında birkaç ay var sadece. Biliyorsun Nemo bir balık, Süzmebal da benim gibi yengeç; günü gelince biz duygusal romantik su burçları çok iyi anlaşacağız:) Ben de romantik elbiseler giyip yepyeni yemekler deneyeceğim:)) Wishful thinking Türkçe nasıl deniyordu:-p

Adsız dedi ki...

Wishful thinking... niyetlenmek? hayalsemek? :oP heves etmek? Yok, uymuyor. Iyiye yorup, Pollyannacilik oynamak!

Benim blog linkime bakacagim tuttu da, oraya elif safak yazmissin, bir yere yonlenmiyor tabii. Yok, benimki Safak degil, Savas. Hani dunyanin bir turlu kurtulamadigi illet.

www.elifsavas.com/blog

Fulya dedi ki...

Ah Dory! Ayva tatlisi en cok sevdigim tatli bende uygulayacagim tarifi ama kaymak yok buralarda. Kaymaksiz da sevmemki . Yok kremalar yerini tutmaz.. Kaymak yapmayi ogrenmeliyim, ama aynisi olmaz..
Ben miz miz miz....:)))
Fulya