Cok yazacak sey birikti cook. Ipin ucunu bir kez kacirinca nereden tutacagini da sasiriyor insan. Kisa kisa ozet geceyim bari.
Bayram tatilinden onceki Cuma gununu nasil yapsam da Nemo’yu alsam diye hesap yaparak gecirdim. Gidis bileti yok, karadan gitsem, o gece Bandirma’da kalsak, ertesi gun feribotla donsek, Pazar gunu gidis icin yolcu bileti var bir tek, ama donus bileti yok, arabasiz gidince karadan da donemeyip orada mahsur kaliyorum. Haftasonunu pas gecip bayramin ikinci gunu sabah feribotuyla arabali olarak gidip karadan donup, ertesi gun aksamustu arabasiz gidip geceyarisi konan ek seferle donmek mumkun bir tek. Ben bunlari dusunurken sirketteki arkadaslar “bir arasaniza, belki cocuk hirpalanmasin diye kendi getirir, zaten Istanbul’a geliyorlardir belki” dediler; inanmadim bir sonuc cikacagina ama yine de aradim, agzimin payini aldim. Ben emrivaki yapiyormusum, mahkemeye basvurup arkasindan dolap ceviriyormusum, tebligat almamismis zaten... O karsimda bagirip cagirirken, ben de isyerinde karsilik veremeyince kapattim caresiz.
Saliya kadar sadece evde dinlendim diyebilirim. Film seyrettim, yun ordum, buzluga kofte, iki cesit borek ve zeytinyagli barbunya yemegi stokladim. Pazar sabahi annem ve ablamla kahvalti icin Sariyer’de bulustuk. Pazartesi sabahi anneme bayram kahvaltisina gittim. Kahvaltidan yana sansin acikti yani.
Sali sabahi cok umutlanmadan Erdek yoluna koyuldum. Sadece araba-sofor bileti bulabildigim icin anneme bilet alamamistim; o bir gun onceden gidip orada beni bekledi. Sabah annemle iskelede bulusup Erdek’e gittik; onceden ayarladigim uzere İcra Muduru ve pedagog ile bulusup evlerine gittik; kapi duvar. Karsi komsu bir gun once aksamustu evden cikarken ellerinde canta gordugunu soyledi. Umut olmayinca hayal kirikligi da olmuyor, insanin cani pek acimiyor. Imar muduru benden daha cok uzuldu sanki. Gecen sefer 2 saat gec biraktim diye Mammut’un savciliga yaptigi sikayet oyle abartiliymis ki adamlar da onun ne mal oldugunu anlamislar; yok sabaha karsi goturmusum de, yok ertesi gun okula gidememis de.. Biz de annemle Bursa ustunden donus yoluna koyulduk. Yanindaki abur cuburu kahvalti niyetine yiyince Bursa’da Iskender molasi veremedik tabii. Yalova-Pendik feribotunun saati uymadi; Topcular-Eskihisar feribotlari sis nedeniyle calismiyor derken korfezi de donduk. Erdek’ten TEM’den cikis giselerine 4 saatte geldik; sonra kopruyu 1,5 saatte ancak gectik. Yorgunluktan geberdim.
Carsamba yine evde dinlenerek geciyordu ki, Mammut telefonla aradi. Artik cocugun talepleri bizi yonlendirmeliymis; artik babaanne odevlerine yardimda yeterli olmuyormus; kendi de islerini oraya goturmeye cok calismis ama olmuyormus iste; 3. sinifa Istanbul’da gitmesini istiyormus. Tek sarti varmis, o da cocuga esit uzaklikta durmamizmis; esit zamanlarda gorecekmisiz, bir hafta bendeyse bir hafta onda kalacakmis, ama o seyahatte oldugunda baska tabii. Ha bir de, tabii sadece ben ve annem cocuklabirlikte olacakmis, baska biri olmayacakmis (Shrek’i kastediyor), ama zaten ben de yazin boyle olacagini (hem de o soyledi diye degil, ben oyle dogru buldugum icin) soylemisim. Ha tabi bu arada mahkemelerdeki dava dosyalarini da muracaata biraksam iyi olurmus, davalardan vaz gecmemi beklemiyormus ama dondurabilirmisim, onun anlasmayi bozmayacagina ikna olana kadar, sonra vaz gecermisim. Birbirimize verecegimiz zarar aslinda Nemo’ya verecegimiz zararmis. Simdi bir davada para cezasina carptirilsa vermesi gerekecek para onun Nemo’ya harcayacagi paraymis zaten. Bu haftasonu cocuk babaanneyle birlikte Bodrum’da halanin yaninda olacakmis, istersem gideymisim. Daha sonra da Cuma gunleri ogretmenine soylesinmis, Nemo’yu okul cikisinda annesi alacak diye.
Nedense tam da bir dolu “yuzduk yuzduk kuyruguna geldik” davamizin durusmalarinin arifesinde, tam da mahkeme ara karariyla nemo’yu zaten iki haftada bir Cuma’dan alabilecekken uzlasma onerecegi tuttu babanin. Soylediklerini kabul etmedim ama beni duymadi bile, ya da duymazliktan geldi; sanki kabul etmisim gibi “bak ne guzel boyle konusabiliyor olmak” filan diyerek kapatti. Ben kendimi rehineleri kurtarmak icin manyak teroristle pazarlik yapiyor gibi hissettim. Kulaktan dolma psikiyatri bilgimle yaniliyorsam bilmem ama hani filmlerde manik-depresifler veya bipolar kisilikler olur, bu da onlar gibi, ama kizginligini kontrol edemedigi saldirgan zamanlari ve karsisindakini kandirmak uzere kendini kontrol edebildigi zamanlari var. Belli ki manipulatif donemine girdi yine. 2005 Kasim’inda en son denk gelmisti bu donemine; ben savcilik yoluyla cocugu aldigimda beraber okul bakalim diye kandirip arka kapidan adamlarina kacirtmisti. Karsinizdaki makul bir sey soylediginde kanmamak oyle zor ki... Ama bu kez hazirlikliyim, nasil olsa bir bahane bulup kizacak yine, cunku negatif enerjiden besleniyor.
Haftasonu oylesine gecti. Sanki zaman cok hizli geciyor. Cumartesi gunu liseden beri en yakin arkadasim olan Badem’le Kanyon’da bulustuk. Ustelik arabayi cikarmayip otobusle gidip geldim, pek hosuma gitti. Hatta bayram nedeniyle midir bilmem ama, oturacak yer de bulunca yanimda kitap tasimadigima hayiflandim. Badem’le sohbet de guzeldi ama Kanyon yine kasti beni. Begenmedigimden degil, orasi bana fazla guzel geliyor; memleketimdeki sosyal ucurumu suratima carpiyor. Her hucrenin birlikte erimesini isteyip de hicbir zaman sahip olamayacagini bildigin bir sevgili gibi. Pazar sabahi Shrek Suzmebal’in okulunda Cumhuriyet Bayrami torenine gitti; ben de Lezzo’yla Nike kosusuna. Yine gec kalip isinma faslini kacirdik, hatta yavas grup yolu yarilamisti; onlara yetisecegim diye isinmadan kosunca sonra onlar kosmaya basladiginda ben kesildim ve epey arkalarindan bitirdim parkuru, ama olsun. Kahvalti icin verilenleri su-elma-sandvic sirasiyla tuketmek bile insana kendini iyi hissettiriyor. Sonra Bebek Kahve’de birer cay icip dagildik. Gunun kalanini blog gezerek gecirdim. Haftasonu disarida birseyler yaptigimda hosuma gidiyor ama bir yandan da bir an once eve gitmek arzusuyla yanip tutusuyorum; evde yeterince zaman geciremedim, haftasonunu harcadim gibi duygulara kapiliyorum. Bir yengece duz yurumeyi ogretemezsin...
Bayram tatilinden onceki Cuma gununu nasil yapsam da Nemo’yu alsam diye hesap yaparak gecirdim. Gidis bileti yok, karadan gitsem, o gece Bandirma’da kalsak, ertesi gun feribotla donsek, Pazar gunu gidis icin yolcu bileti var bir tek, ama donus bileti yok, arabasiz gidince karadan da donemeyip orada mahsur kaliyorum. Haftasonunu pas gecip bayramin ikinci gunu sabah feribotuyla arabali olarak gidip karadan donup, ertesi gun aksamustu arabasiz gidip geceyarisi konan ek seferle donmek mumkun bir tek. Ben bunlari dusunurken sirketteki arkadaslar “bir arasaniza, belki cocuk hirpalanmasin diye kendi getirir, zaten Istanbul’a geliyorlardir belki” dediler; inanmadim bir sonuc cikacagina ama yine de aradim, agzimin payini aldim. Ben emrivaki yapiyormusum, mahkemeye basvurup arkasindan dolap ceviriyormusum, tebligat almamismis zaten... O karsimda bagirip cagirirken, ben de isyerinde karsilik veremeyince kapattim caresiz.
Saliya kadar sadece evde dinlendim diyebilirim. Film seyrettim, yun ordum, buzluga kofte, iki cesit borek ve zeytinyagli barbunya yemegi stokladim. Pazar sabahi annem ve ablamla kahvalti icin Sariyer’de bulustuk. Pazartesi sabahi anneme bayram kahvaltisina gittim. Kahvaltidan yana sansin acikti yani.
Sali sabahi cok umutlanmadan Erdek yoluna koyuldum. Sadece araba-sofor bileti bulabildigim icin anneme bilet alamamistim; o bir gun onceden gidip orada beni bekledi. Sabah annemle iskelede bulusup Erdek’e gittik; onceden ayarladigim uzere İcra Muduru ve pedagog ile bulusup evlerine gittik; kapi duvar. Karsi komsu bir gun once aksamustu evden cikarken ellerinde canta gordugunu soyledi. Umut olmayinca hayal kirikligi da olmuyor, insanin cani pek acimiyor. Imar muduru benden daha cok uzuldu sanki. Gecen sefer 2 saat gec biraktim diye Mammut’un savciliga yaptigi sikayet oyle abartiliymis ki adamlar da onun ne mal oldugunu anlamislar; yok sabaha karsi goturmusum de, yok ertesi gun okula gidememis de.. Biz de annemle Bursa ustunden donus yoluna koyulduk. Yanindaki abur cuburu kahvalti niyetine yiyince Bursa’da Iskender molasi veremedik tabii. Yalova-Pendik feribotunun saati uymadi; Topcular-Eskihisar feribotlari sis nedeniyle calismiyor derken korfezi de donduk. Erdek’ten TEM’den cikis giselerine 4 saatte geldik; sonra kopruyu 1,5 saatte ancak gectik. Yorgunluktan geberdim.
Carsamba yine evde dinlenerek geciyordu ki, Mammut telefonla aradi. Artik cocugun talepleri bizi yonlendirmeliymis; artik babaanne odevlerine yardimda yeterli olmuyormus; kendi de islerini oraya goturmeye cok calismis ama olmuyormus iste; 3. sinifa Istanbul’da gitmesini istiyormus. Tek sarti varmis, o da cocuga esit uzaklikta durmamizmis; esit zamanlarda gorecekmisiz, bir hafta bendeyse bir hafta onda kalacakmis, ama o seyahatte oldugunda baska tabii. Ha bir de, tabii sadece ben ve annem cocuklabirlikte olacakmis, baska biri olmayacakmis (Shrek’i kastediyor), ama zaten ben de yazin boyle olacagini (hem de o soyledi diye degil, ben oyle dogru buldugum icin) soylemisim. Ha tabi bu arada mahkemelerdeki dava dosyalarini da muracaata biraksam iyi olurmus, davalardan vaz gecmemi beklemiyormus ama dondurabilirmisim, onun anlasmayi bozmayacagina ikna olana kadar, sonra vaz gecermisim. Birbirimize verecegimiz zarar aslinda Nemo’ya verecegimiz zararmis. Simdi bir davada para cezasina carptirilsa vermesi gerekecek para onun Nemo’ya harcayacagi paraymis zaten. Bu haftasonu cocuk babaanneyle birlikte Bodrum’da halanin yaninda olacakmis, istersem gideymisim. Daha sonra da Cuma gunleri ogretmenine soylesinmis, Nemo’yu okul cikisinda annesi alacak diye.
Nedense tam da bir dolu “yuzduk yuzduk kuyruguna geldik” davamizin durusmalarinin arifesinde, tam da mahkeme ara karariyla nemo’yu zaten iki haftada bir Cuma’dan alabilecekken uzlasma onerecegi tuttu babanin. Soylediklerini kabul etmedim ama beni duymadi bile, ya da duymazliktan geldi; sanki kabul etmisim gibi “bak ne guzel boyle konusabiliyor olmak” filan diyerek kapatti. Ben kendimi rehineleri kurtarmak icin manyak teroristle pazarlik yapiyor gibi hissettim. Kulaktan dolma psikiyatri bilgimle yaniliyorsam bilmem ama hani filmlerde manik-depresifler veya bipolar kisilikler olur, bu da onlar gibi, ama kizginligini kontrol edemedigi saldirgan zamanlari ve karsisindakini kandirmak uzere kendini kontrol edebildigi zamanlari var. Belli ki manipulatif donemine girdi yine. 2005 Kasim’inda en son denk gelmisti bu donemine; ben savcilik yoluyla cocugu aldigimda beraber okul bakalim diye kandirip arka kapidan adamlarina kacirtmisti. Karsinizdaki makul bir sey soylediginde kanmamak oyle zor ki... Ama bu kez hazirlikliyim, nasil olsa bir bahane bulup kizacak yine, cunku negatif enerjiden besleniyor.
Haftasonu oylesine gecti. Sanki zaman cok hizli geciyor. Cumartesi gunu liseden beri en yakin arkadasim olan Badem’le Kanyon’da bulustuk. Ustelik arabayi cikarmayip otobusle gidip geldim, pek hosuma gitti. Hatta bayram nedeniyle midir bilmem ama, oturacak yer de bulunca yanimda kitap tasimadigima hayiflandim. Badem’le sohbet de guzeldi ama Kanyon yine kasti beni. Begenmedigimden degil, orasi bana fazla guzel geliyor; memleketimdeki sosyal ucurumu suratima carpiyor. Her hucrenin birlikte erimesini isteyip de hicbir zaman sahip olamayacagini bildigin bir sevgili gibi. Pazar sabahi Shrek Suzmebal’in okulunda Cumhuriyet Bayrami torenine gitti; ben de Lezzo’yla Nike kosusuna. Yine gec kalip isinma faslini kacirdik, hatta yavas grup yolu yarilamisti; onlara yetisecegim diye isinmadan kosunca sonra onlar kosmaya basladiginda ben kesildim ve epey arkalarindan bitirdim parkuru, ama olsun. Kahvalti icin verilenleri su-elma-sandvic sirasiyla tuketmek bile insana kendini iyi hissettiriyor. Sonra Bebek Kahve’de birer cay icip dagildik. Gunun kalanini blog gezerek gecirdim. Haftasonu disarida birseyler yaptigimda hosuma gidiyor ama bir yandan da bir an once eve gitmek arzusuyla yanip tutusuyorum; evde yeterince zaman geciremedim, haftasonunu harcadim gibi duygulara kapiliyorum. Bir yengece duz yurumeyi ogretemezsin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder