7.12.05

Gerçek Bir Aliye Hikayesi

Daha önce de günlüklerim olmuştu, ama bir baktım, hep dile gelmeyen, gelse de işe yaramayan kızgınlıklarımı, kırgınlıklarımı anlatıyorum, acı, zehirli sayfalar dolduruyorum. Çünkü iç sesim o zamanlar konuışmaya başlıyor, kendi kendime sessiz sessiz konuşmaktan yoruldukça kaleme kağıda sarılıyorum. Dedim bu kez öyle olmasın. Ben bu blogda yaptığım yemekleri, izlediğim filmleri, okuduğum kitapları, tanıştığım insanları, yani hep hoş şeyleri anlatayım. Herşey yolunda oyunu oynayayım; durum ne kadar kötü olursa olsun dünyanın sonu olmadığını, yaşamın devam ettiğinin resmi olsun. Ama tabii yazarken aradan o yaşamın hüzünlü yanları da kaçıverdi. Çünkü benim içim dışım bir. Bir de tabii tam yazmaya başlamışken olayların akışı değişiverdi, tam 11 ay sonra oğlumu buldum, 5 güncük de olsa eve getirebildim, sonra tekrar ayrılmanın travması içinde ağzımdan kaçtı işte. Sonra da dedim, bu blogdakiler yaşamdan parçalarsa bu da o yaşamın parçası işte; bak işte sen buna rağmen yemek tarifi deniyorsun, kendine atkı örüyorsun, sağlam kalıyorsun. Evet, hayat oğluna senin istediğin gibi bir çocukluk yaşatmıyor, ama sen elinden geleni yapıyorsun, ve o büyüdüğünde seni güçlü, sağlıklı, yanında bulacak.
Hiçbir şey anlatmadan ne çok uzattım lafı... Herşey 2,5 sene önce ayrılmak istememle başladı. Öncesinde Mamut'un karakterinde deli doluluk, aşırı özgürlük, bencillik zannettiğim şeylerin, bir çeşit psikopati olduğu ortaya çıktı. Örnekler anlatmakla bitmez. Ama en kötüsü, o zaman 4 yaşındaki oğlumu alıp ortadan yok olmasıydı. İlkinde 3 ay, ikincisinde 1 ay, üçüncüsünde 11 ay sürdü yerini bulmam. Her seferinde dedektif tutarak bulabildim. Kaçırdığında savcılığa şikayet ediyorsunuz, o semt karakoluna talimat gönderiyor, ifadesini alın diye. Evi zaten belli değil, işyerine gidiyorlar, bulamayıp dönüyorlar. Üstüne çok düşer, üst düzey polis tanıdık bulursanız ifadesini alıyorlar. Yoo, ben kaçırmadın, kendi verdi, deyiveriyor. Savcı ifadeyi okuyor, adamı salın diyor, çocuğun öz babasını tutuklayacak hali yok ya, dava açılmak üzere dosyayı hakime gönderiyor, hakim dava açıyor, herbir celsenin arasında en az üç ay, bazen 5-6 ay olmak üzere, ifadeler veriliyor, şahitler bildiriliyor, şahitler davet ediliyor, şahitler gelip şahitlik yapıyor, onların şahitleri davet ediliyor, mazereti olup o celseye gelemeyen oluyor, bir dahakine deniyor, bir dahakine de gelmezse karakolda evine yazı gidiyor, arada delil listesi sunuluyor, resmi yazışmalar yapılıyor, öbür mahkeme dosyalarının celbi isteniyor vs vs. Sonuçlansa ve suçlu bulunsa bile, aynı suçtan sabıkası olmadığı için ilkinde tecil edilecek, ikincisinde para cezasına çevrilecek, üçüncüsünde belki üç ay hapis yatıp iyice delirmiş olarak çıkacak.
İlk kez bu sefer, yaklaşık 1 aydır, yerini biliyorum ve gidip almıyorum, çünkü biliyorum ki gelip yine kaçıracak. İlk seferinde koruma tuttuydum; evden işe, işten eve, oğlanı yuvaya, yuvadan eve, onunla dolaştık bir 6 ay. İkincisinde karşıya, güvenlikli bir siteye taşınıp bir süre izimi kaybettirdim; o sayede 2004 yazını rahat geçirdiydik. O bunların çocuğa nasıl zarar verdiğini umursamadığı sürece güçlü. Melek oğlum bana benimle kalmak istediğini söylüyor, ama korkusundan babasına söylemiyor. Korkmakta haklı da, çünkü Mamut için ya onun tarafındasındır, ya da düşmanısındır. Ondan ayrılmakla çocuğun analı babalı büyüme hakkını ben elinden almışım, dolayısıyla analık hakkım yokmuş; gitmeme izin verdiğine şükredeymişim. Babasıyla konuştuğumda "ne yapayım, oğlum beni dinlemiyor" diyor. Oğlanı bir ara psikoloğa götürdüydüm; bunca olayın izi nasılsa vardır, onarmak için ne yapabilirim diye sormaya. Mamut'u anlattığımda, "sakın kendinizi suçlamayın, siz ne kadar uyumlu olursanız olun, o yeni bir sorun çıkaracak, çünkü negatif enerjiden besleniyor, yaşam enerjisini kızgınlığından alıyor" demişti.
Duyar gibiyim, böyle bir adamla ne işin var, kendi düşen ağlamaz diyorsunuz. Belki de haklısınız. Benim akıllanmam, kötüye hayır demeyi, sınır çizmeyi öğrenmem için çıktı karşıma belki de. Belki bazı okuyanlar, tek tarafı dinlemekle yargıya varılmaz, öbür tarafı da dinlemek lazım diyecekler, ama ben iki dakikada 42 yalan söyleyen biriyle yarışamam ki...
Bu hikaye daha çok uzar, biraz havayı dağıtayım. Bu Salı, annemle atlayıp Bandırma'ya gittik, okulu bulduk, müdür ve rehber öğretmeniyle konuştuk, herşeyi anlatık; onlara velayetin kendinde olduğunu söylemiş tabii; sonra oğlumu dersten çağırdılar, öğretmeni müdürün odasına getirdi. Beni görünce "o benim annem, misafir değil" diyerek zıplamaya başladı. Öğle yemeğine az kala öpüp ayrıldık. Sınıfına dönerken neşesi de yerindeydi, babasının evindeki gibi hüzünlü ayrılmadı. Öğretmen götürdüğüm oyuncak, çikolata, kitap, boya vs torbasını ne yapacağını sordu, yanına verirsem evde anlarlar dedi. Anlasınlar, benim dünyamda yalan yok, duyguları, düşünceleri serbestçe ifade etmek var, ben oğluma "aman beni gördüğünü babana söyleme" demem ki...
Tabii akşam kıyamet koptu. Tehdit telefonları susmak bilmedi. Benim eve gidip bakmışlar (bu lar kim oluyor bilmiyorum, çapulcu arkadaşlarıdır herhalde), şimdi annene bakacağız, orada mısın diye, bulunca kafanı kıracağım diyordu. Ben Shrek'te kaldım tabii. Bu arada fark ettiğiniz üzere, oğlumu babannesiyle oraya koymuş, kendi haftanın en az 3-4 günü İstanbul'da. Ben de ne saçmalıyorum.. Onun derdi oğluyla olmak değil ki, bana ceza vermek.

5 yorum:

Gün dedi ki...

İçim daraldı, zor nefes alıyorum , en korktuğum şey yavrumdan ayrı kalmak, allah sana güç kuvvet versin, Mamut'a da akıl fikir.

Ilgaz Gürses dedi ki...

Adama diyecek laf bulamıyorum zaten de bu kanunlara, devlete, polise, olmayan adalet sistemine ne demeli, kendileri daha beterini yaşasınlar diyeceğim ama en çok zararı masum minikler görüyor eninde sonunda. Bu arada Türkiye'deki erkekler hep mi manyaktı yoksa son zamanlarda mı azdılar, her gün gazetelerde maruz kaldığı işkenceyi, gördüğü şiddeti anlatan kadınlarla dolu, üstelik hepsi de eğitimli, maddi özgürlüğü olan kadınlar. Allahım sen şu erkek kullarına azıcık sağduyu ihsan eyle, acilem

dory dedi ki...

Teşekkürler. Desteğiniz için, iyi dilekleriniz için teşekkürler...

ZeYNeP dedi ki...

Yaa ne oldugumu anlayamadım?
İnanılmaz üzüldüm:( Meger ne cok acılar varmıs bu tarzda cevremizde.Allah size sabır versin dayanma gucu versin..Cok zor insanın cocugundan ayrı bırakılması ? Hadi sizi bile gecsek o yavrucak ne yapıyor yaa kıyamam ben ona:((( acceyip uzuldum. Allahtan dua edecegim bir an evvel vlayetini alın ve yavrunuz sizinle kalsın. Vallahi yavrunuza cok uzuluıyorum canım yaaaa

Allaha emanet olun, acilen kavusmanızı diliyorum inşallahh

Figen

huysuz dedi ki...

o kadar üzüldüm ki dory..hiç ama hiç kimse bunları haketmez diye düşünüyorum..umarım en yakın zamanda atlatırsınız bunları ve çok mutlu olursunuz oğlunla..