28.3.10

"Stupid and boring bitch"

Gecen haftasonu Shrek Çarşambadan itibaren yurtdışında bir seminerdeydi; Cuma akşamı annem Nemo'yu görmeye bize gidince akşam programı olarak çıkan iş yemeğine katıldım ben de. Eve 11 gibi gidince de annem bizde kaldı. Cumartesi sabahı Nemo'yu babası aldı; ben de annemle ilgilendim, önce kendi kuaförüme, sonra Ikea'ya götürdüm. Öyle yorulmuşumki erkenden, TV karşısında uyuyakalmışım.
Pazar sabahı Sarıyer sırtlarında oturan bir arkadaşımla (yine liseden) kahvaltı programı yaptık. Garipçe'de arabayı park edecek yer bile olmadığından (meğer bir hafta önce bir gazetenin haftasonu ekinde çıkmışlar, herhalde o yüzden İstanbullu istilasına uğramışlar) biz de arkadaşımın bildiği, Demirciköy'de salaş-sosyetik bir yere gittik; deniz kenarında olmak öyle güzeldi ki aşırı kalabalığı, vasat servisi, otoparka çevirdikleri çayırda çamura saplandığımda bir el atmak için yarım saat bekletmeleri bile aldığım zevki gölgeleyemedi.
Cumartesi sabahı Nemo'yu babası sabah arayıp "kaçta alayım" dediğinde telefonu Nemo'ya verdim, 10.30 diye konuştular; "ne zaman bırakacakmış?" dedim, Nemo'ya Pazar akşamüstü dedi. Sonra da 10.30'da geldi, sitenin giriş kapısına çıkardım, 5 m uzaktan bıraktım, sarılarak selamlaşıp gittiler. İcraya gerek bırakmadan verdim diye Shrek'in kızgınlığı ve daha önce bana kızıp da çözemeden geçiştirdiğimiz tüm diğer konular da su üstüne çıkmış, cep telefonu mesajlarıyla dışa vurulmuştu; o yüzden kız arkadaşlarla hayat, erkekler ve ilişkiler üzerine konuşmak da fena gelmedi. O an çok özel ve önemli gelen şeyler, benzer kaderleri paylaşanlarca önemsizleştirilir ya...
Oğlan pazar akşamı 21.30'da, Shrek Pazar sabaha karşı geldiler ve eski rutinimize döndük.
Nemo babasıyla Bandırma'ya gitmiş, Tatlısu'daymışlar, kumsalda güreşmişler, elinde deniz kabukları, manyak diye bir derginin eski sayıları, akşam 9.30'da geldi bizimki. Baktım cinsel içeriği çok fazla, hiç yaşına uygun olmayan şeyler, Nemo yattıktan sonra attım gitti. Aklı sıra gözü açık çocuk yetiştirecek...
Pazarı çoluksuz çocuksuz geçirmek ve görüşmek üzere arayacak tek bir arkadaşımın olduğunu fark etmek (evli-çocuksuz ve kocasını evde bırakıp çıkan tek arkadaşım demek daha doğru aslında) bendeki yalnızlık korkusunu depreştirmiş olsa gerek ki facebook'ta davet gönderen, lisedeyken yüz aşinalığı düzeyindeki birkaç tanıdığa cevap verip sohbet başlattım. İlk başta bir heves sanal sohbete başlanan, sonra araşıp görüşmeden sönüp giden arkadaşlıklardan olmaması için zaman ayırmak lazım... Biri yelken yapıyor -ilk evliliğimin spor dalı-, diğeri erken emekli bir Almanca öğretmeni, hem de 10 yaşında oğlu var...
İşte böyle geçti haftasonu. Bu hafta iş yine yoğun ama hiç olmazsa gece evde devam etmeyi gerektirecek kadar değil... Bu haftasonu da ana-oğul başbaşa geçireceğiz; Shrek İzmir'de olacak, haliyle Süzmebal da gelmeyecek. Haftaiçinin "ödevin var mı - sınav nasıl geçti - özel hoca geldi - özel hoca gitti - yemek hazır - oyuncaklarını topla - yatma vakti" rutininden çıkmak için iyi fırsat...

* * *

Bunları yazmışım geçen haftanın başında. Toparlayıp yayınlayacak fırsat olmadı. Bu haftasonu için program yapmaya çalışıyordum bir yandan da ama Cuma akşamı Nemo elinde bir doğumgünü davetiyesi ile geldi; böylece Cumartesi'nin esas programı 13.00'teki bowling partisi oldu. Annelerle sohbet etmek benim de hoşuma gitti doğrusu, bırakıp sonra almaya gidebilirdim yoksa.

Partiden sonra aynı binadaki sinemaya gidelim diye konuştu çocuklar, ama tabii kimi "bilsem eşimle gelirdim" dedi, kimi "kardeşi yanımızda olmasa belki" dedi, sonuçta çocuklar 16.00 gibi dağıldı. Biz biraz kitapçı, pet shop, oyuncakçı gezdik, oturup bir şeyler içtik, "Eyvah Eyvah"a girdik. Komedi Türk filmleri normalde benim aklıma bile gelmez ama çocuklar gidelim dediğinde diğer anneler çok iyi olduğuna dair yorumlardan bahsedip kendilerinin de gitmek istediklerini söyledikleri için biraz da meraklandım. Gerçekten de çok hoşuma gitti. Çanakkale Geyikli'de başlayıp İstanbul'da süren bir hikaye. Ata Demirer ve Demet Akbağ elbette çok iyiler. Her şişman komedyenin Recep İvedik gibi kaba bir ayı değil, tam tersine, saf, duygulu bir müzisyen de olabileceğini gösteriyor ayrıca. Bazı yerlerinde gerçektenm çok güldüm. Hele Nemo bir ara katılacak zannettim. Bir kısmını da koluma girip başını omzuma dayayarak seyretti.
Nemo bir yandan çocuksu, iyi niyetli, dobra, bir diğer yanıyla da kurnazlık yapmaya meyilli. Cumartesi-Pazar benim uyumamı bekleyip 01.00'deki Family Guy'ı seyretmek üzere kalkmaya çalışıyor mesela. Ben de çalar saatini alıp öyle yatırdım, nedenini sorduğunda da "benim uyumamı bekleyip kalkmayasın veya sabah 6'da uyanıp tv seyretmeye kalkmayasın diye" dedim. Beni kandıramadığını görürse vaz mı geçer, yoksa yeni yollar mı dener acaba?
Cuma günü müdür yardımcısı arayıp okula çağırdı. Nemo'nun bir Türk, bir yabancı İngilizce öğretmeni var. Yabancı öğretmenin dersinde kendilerini, o günlerini anlatan bir mektup yazmaları gerekiyormuş. Benimki kırık dökük bir İngilizceyle o günkü İngilizce dersinin aptalca ve sıkıcı olduğunu yazıp Türk öğretmen için gayet argo ve kötü bir şey yazmış. Yanında oturan kız bunu görüp öğretmene söylemiş. Öğretmen sınıf öğretmenine ve müdür yardımcısına söylemiş. Bu arada hakaretin gerçek hedefi öğretmen de olayı çocuklardan duymuş. Yabancı öğretmen haftasonu diğer öğretmene bir özür mektubu yazmasını istemiş. Sınıf öğretmeni konuştuğunda da Nemo hiç pişman görünmüyormuş, "bu kadar büyütecek ne var ki" tavrındaymış. Aslında 5.sınıflarda disiplin kurulu olmamasına rağmen bir mizansen kurup disiplin kuruluna çıktı gibi yapacaklar, ceza vereceklermiş. Okulda bir saat fazla kalıp öğretmenlere niye saygı göstermeliyiz konulu kompozisyon yazmak gibi bir şey olurmuş. Orada konuşurken destekledim bu fikri. Genetik altyapıda bulunan olayları sadece kendi bakış açısından görme, sevmediğine aklına eseni yapma, sonucunun olacağını hiç anlamama, hatta yaptığıyla karşılığında gelen tepki arasındaki ilişkiyi görememe gibi olgular ortaya çıkıyor diye korktum. Sonra Cumartesi diğer annelerle konuştuk; onlar pek o kadar ciddiye almadılar. "Ne var, çocuk duygularını ifade etmiş" dediler hatta. Öğretmeni onlar da biraz sert ve sevimsiz buluyorlarmış. "Geçen seneki olsa çok farklı olurdu, bütün sınıfa İngilizceyi sevdirdi" dediler. Benim de aklım karıştı. Yoksa ben otoriteye boyun eğip öğretmenlerin aşırı tepkisini sahiplenmiş mi oldum? Cuma akşam eve gittiğimde Nemo'yla konuştum tabii. "Bana anlatacak bir şeyin var mı?" diye başladım lafa. Tabii hemen anladı bildiğimi. Bana çok "farkında" cevaplar verdi, okuldaki gibi "hiç de pişman olmamış" tavrı yoktu. Hemen, sıcağı sıcağına özür mektubunu yazmaya gönderdim. Öfledi pöfledi ama odasına kapanıp 5-6 cümlelik bir mektup yazıp çıktı. Özür dilemeyi öğretmek lazım... Özellikle de erkeklere.

15.3.10

Paris





İşte Paris böyle bir kedi...





2.3.10

Parti

Hikayenin sonrasını merak edenler için: Ekabir bey Nemo'yu Pazartesi 4. derste okula bıraktı. Sabah 7.30'daki feribotla gelmişler. Nemo okuldan onu kandırarak çıkardığını, arabaya kadar gel, oltanı vereceğim dediğini söylüyor ama işbirliğine mazeret uydurur bir havada. Ben okula dilekçe verip, nasıl olup da benim iznim, onların bilgisi dışında çocuğu çıkarır diye sordum; cevaben yazdıklarını ekleyerek savcılığa şikayet ediyorum. Bu arada benim çocuğu göstermediğimi iddia ederek Cuma okuldan almak için ihtiyati tedbir istemişler; ilk celsede reddoldu.

Bu olay gündemden tam düşmeden, ve Shrek'in kızgınlığı geçmeden, parti hazırlıklarına başladım. Hem geçen yazdan sözünü aldığı velayet partisi, hem sünnet, hem 5 Mart'ta doğumgünü olması (ve babasının alma hakkı olan haftasonuna rastlaması), hem de ablamla eniştemin o haftasonu İstanbul'da olmaları nedenleri birleşti, Pazar günü ona bir parti verdik. Tema elbette Star Wars'tu. Okul arkadaşlarını çağırması için Star Wars temalı davetiye hazırladım.


Sitenin restoranı gibi işleyen bir bahçe kat dairesini ayarladım. Euroflora'ya gidip bir rulo siyah tela, bir rulo saks mavi tül, yıldız süsler, balonlar aldım. Yakınlarda bir anne-kızın işlettiği, ev yemekleri yapan dükkana çocuklar için kakaolu topkek ve mini pizza, büyükler içinde kısır ve zeytinyağlı yaprak sarma ısmarladım. Ayrıca büyüklere Sini'den iki tepsi börek söyledim. Birkaç çeşit cips, birkaç çeşit dip sos, kokteyl sosis-mantar-domates-ikea köfte-sarı/kırmızı/yeşil biber şişleri... R2D2 çikolatalı pasta yaptım. Hafif ıslak keki, yoğun çikolata tadı, arada çikolatalı krema ve vişne ile klasik doğumgünü pastası tarifimi uyguladım, ama artık şu şeker hamuru işini öğrenmem lazım. Üstünü kaplamak için beyaz çikolata kullanmayı düşündüm ama resmen açık sarı olduğu için R2D2 için uygun olmadığını anlayıp royal icing kullandım. Özellikle bir gün önceden süslemek için uygun bir seçim oldu ama pastaneler gibi pürüzsüz sıvayamadım tabii.


Pazar sabahı gidip çocuk masasını süsledim. Balonları şişirme işini Süzmebal, kartona bastığım Klon savaşları maskelerini kesip cama yapıştırma işini biraz erken gelen bir arkadaş üstlendi. Partiye 1 saat 15 dk kala ancak eve gidip bir duş alıp, saçımı kurutup, giyinip, az makyaj yapıp, evdeki fırından sosis şişleri alıp partiye atabildim kendimi. Biraz erken gelip çocuğunu bırakan anneleri kaçırdım, ama sınıftan iki anne - bir baba, servis arkadaşlarından da bir anne ve bir anneanne parti boyunca kaldı. Bizim çocuksuz/çocukları büyümüş arkadaşlarımızdan da gelenler vardı; Shrek daha çok onlarla ilgilendi. Ben herkesle ilgileneyim derken kimseyle ilgilenemedim. Gayet güzel ve başarılı bir parti oldu bence. Sınıf arkadaşlarıyla kaynaşmasına da yardımcı oldu ayrıca. Bir ara "bu hayatımdaki en güzel parti; daha öncekilerde hep babamdaydım" derken duydum. Parti dağıldıktan sonra bir arkadaşı eve geldi, babası alana kadar yarım saat da evde oynadılar. Yine gelecekmiş. Yani herşey yolunda...

Gece Nemo "bu kadar güzel bir günün arkasından yine kötü bir okul haftası" geleceği için kızgınlıkla ağlayarak yattı. "Keşke onu yaz tatilinde doğursaymışım"... Öyle ısmarlama olmuyor bebeğim. Bak benim doğumgünüm yaz tatiline rastlardı, hiç okul arkadaşlarımla kutlayamadım. Herkes tatilde, yazlıkta olurdu. Zaten o zaman herkesin evinde telefon bile yoktu; arayıp çağırmak bile zordu. Tabii bunları söylemenin, ertesi gün okula gidecek diye kızgınlıkla söylenen bir çocuğa faydası olmuyor... Yine de güzel bir gündü.

Çocuk partisi yapacaklara not: önce sosisli mini pizzalar, sonra sosis şişler, en son da kakaolu muffinler bitti, ama büyüklerin masalarındaki cipsleri daha erken fark etselerdi olay daha farklı gelişebilirdi...