10.8.09

Duygudaşlık

"Empati" diye dilimize dolanan şeyin Türkçesi "duygudaşlık"... Bu kavramı empati adıyla öğrenen çoğu insan böyle bir karşılığı olduğunu bilmiyor bile. Ben de duygudaşlık sözcüğüne ilk rastladığımda empatiyle aynı şey olduğu aklıma gelmemişti. Halbuki ne güzel, ne kadar anlamı üstünde bir kelime... Özellikle şirkette bana bağlı genç satınalmacılara yeri geldikçe "duygudaşlık gösterin" diyorum, "empati kurun" demekten çok daha etkili, akılda kalıcı bir ifade olduğunu düşünüyorum.
Tabii duygudaşlık göstermek için önce kendini karşıdaki insanın yerine koymak lazım, sonra onun duygu ve düşüncelerini anlamak, sonra da bunu ifade etmek... Şirketteki gençlere esas vurguladığım "anladığını ifade etme" kısmı, çünkü ilk ikisini yapsalar bile üçüncüsü eksik kalıyor genellikle.
Ama bazen hiç aşina olmadığımız bir durumla karşılaştığımızda onu yaşayanın ne hissediyor olabileceğini bilemiyoruz. Bir zamanlar, babam ölmeden çok önce, en yakın kız arkadaşımın babası öldüğünde arayıp "başın sağolsun" diyemeyişim gibi, ne diyeceğimizi bilemiyoruz. Acısını deşermişim gibi gelmişti, gençlik işte... Oysa "duydum, çok üzüldüm" demek bile yeter; onu ve duygularını önemsediğini göstermenin tek yolu...
Nerden mi aklıma geldi? Bir önceki yazıma bırakılan bir yorum aklıma getirdi.

7 yorum:

Adsız dedi ki...

Bütün yazılarını okuyoruz burdayız, ama bir blogum bile olmadığı için adsız ötesine geçmiyorum. Sevgiler herşey en iyisi olsun.

huysuz dedi ki...

seni okuyorum uzun zamandır.
ne diyeceğimi bilemeyip, üzgün ayrılıyorum blogundan senin tüm bunları hiç haketmediğini, her çocuğun yerinin annesinin yanı olduğunu düşünerek ve o adama küfrederek her daim !

iyi dileklerimiz hep seninle, sevgiler :)

Çağla Tanyolaç dedi ki...

Canım, güzel arkadaşım, allah kavuştursun....

Gonca A. dedi ki...

bende uzun zamandır burdayım haklısınız duygudaşlık yapmıyoruz biraz bencilce davranıyoruz ama söylenebilecek şeyler hep aynı mammuta sövmek size şans dilemek ve o olgun nemonun alnını öpmekten başka ne gelir elden.
Allah kimseyi evladından ayırmasın sizide bir an önce kavuştursun hiç ayırmamacasına...

Fatma dedi ki...

Ben de sessizce izleyen fakat duygudaşlık kuran, Nemo geldiğinde bir oh çekip, gittiğinde aradaki süre çabucak geçsin, duygusuz adam yine bir arıza çıkarmasın diye dua edenlerdenim. Ama şunu çok iyi biliyorum ki, yapılan hiçbir şey boşa gitmez, ne iyilik ne kötülük...Nemo küçükken ve ne yazık ki adaletin yerini bulması için çoook uzun zamanlar geçerken, Mammut halinden memnun olabilir, fakat Nemo büyüdükçe herşeyi daha da iyi kavrayacak ve siz bunca sıkıntının ödülünü o zaman alacaksınız. Tabi keşke Nemonun çocukluk dönemine ait daha farklı anıları olsaydı diyor insan ama eminim bu yaşananlar ona pozitif anlamda da çok şey katacaktır, daha olgun, daha iyi bir insan olmasını sağlayacaktır.
Güçlüsünüz çok, ne güzel. Hep güçlü, hep mutlu ve Nemolu olun inşallah:)

dory dedi ki...

Herkese teşekkürler:) kızkardeşlerim:))

Adsız dedi ki...

Ben de o 500 kişiden biriyim,bir kaç kez de yorum bıraktım, ama bazen söylenecek söz bile bulunamıyor. İnanın aklıma geldikçe size olumlu düşünceler yolluyorum.Ama bu bir zaman gelecek ve bitecek hiçbir şey sonzuza kadar sürmez.Sizin hayata tutunuş şekliniz bir çok kadın için örnek olmalı, ben de tek başına ayakta duran bir anneyim.Eşiniz size bir armağan, hayatınızda güzel şeylerde oluyor.
Bazen sessizlikte en büyük destektir.Sevgiler
Meltem