17.7.09

Ada Tatili

Evet, tatil insanın zihnini "iş"ten arındırması, başka şeylere yorması ise bu "tatil"di, ama ben çok yorgun hissediyorum...
Nemo sürekli evini özler halde olduğundan, tatil için uzaklara değil de adaya gitmek bence iyi oldu. Önce geçen hafta duruşma için şehre indik, ardından çocuklar isteyince haftasonu için Cuma gecesi inip Pazar gecesi yine döndük, en sonunda Perşembe öğlen ada tatilini bitirdik, çünkü Süzmebal Cuma günü dedesiyle (ve tabii anneannesi ve abisiyle) 10 günlük bir kampa daha gidiyor.

Ada tatilinin rutin bir günü şöyle özetlenebilir:
10.30-11.30 arası Süzmebal'ın yüzme kursu, Nemo'nun evden biraz daha geç çıkıp sabah mahmurluğunu tv karşısında atması, sonra bizim de kulübe gitmemiz, Shrek ve kursu bitmiş olan Süzmebal'la buluşup kahvaltı faslı, sonra çocukların kah denize, kah havuza koşup bütün günü suda geçirmeleri, benim genellikle gölgede kitap okumam, Shrek'le benim masa tenisi oynamamız ve tabii sudaki çocuklara katılmamız, çocukların sosisli sandviç-dondurma-waffle üçlemesi, ve akşamın 7'sini etmemiz, tepede mangal, çocuklar yemeklerini bitirince eve, tv seyretmeye, bizim çayımızı içip biraz sohbet edip öyle eve gidişimiz, evde cartoon network karşısındaki çocuklara icetea servisi, biraz balkonda kitap okumaya çalışma ve uyku vakti...



Tatili yorucu bulan Nemo haftasonu sonrası yeniden adaya dönerken homurdanıyordu:
- Bizim evimizde de havuz var, niye adaya gidiyoruz ki?
- Çünkü tatildeyiz ve evde kalırsak tatil havasına giremiyoruz, siz bütün gün tv seyredip wii oynuyorsunuz, ben icetea ve patlamış mısır servisi yapıyorum.

Genellikle sabahları da benzer homurdanmalar eşliğinde kulübe gidiyorduk ama kısa süre sonra Star Wars sohbeti açıdığında keyfi yerine geliyordu.

Akşamları dikkat edilmesi gereken şey eve girmeden mangala gitmekti, çünkü eve giren Nemo'yu bir daha çıkarmak mümkün olmuyor, Süzmebal ise değişik bir yere gitme programlarına çok hevesli; evde kalalım deyince bu kez Süzmebal "ama benim istediğim niye olmuyor?" demeye başlıyor... sonuçta en iyisi havuzdan doğruca yemeğe gitmek.

İkinci hafta birkaç gün hava bulutlu, sağnak yağmurlu ve rüzgarlı geçti. Meğer Nemo sıcak ve güneşli havadansa bu tür havaları tercih edermiş, bunlar en keyifli günleri oldu, sabahtan akşama kadar suda kaldı.


Bu arada tatilin en önemli olaylarından biri de Süzmebal'ın kendi yaş grubunda birinci olması... Serifika ve madalya sihirli bir etki yaptı, babası söylediğinde terslenen Süzmebal daha sonra annesine kışın da yüzmeye devam edeceğini söylemiş. Zaten anne-babalar ne söylese ters tepen yaşlara girdiler, başkalarının söylemesi ise etkili oluyor. Süzmebal da ancak yüzme hocaları söyleyince yetenekli olduğunu ve devam etmesinin iyi olacağını anladı.

"Havuzda bir yaşlı amca vardı, yüzmenin en iyi spor olduğunu söyledi" Bunlar da Nemo'nun sözleri... E yavrum, ben ne diyorum günlerdir?...
Nemo'nun bu tatilde mayolu ve üstünde tişört olmayan veya havluyla örtünmediği fotoğrafı pek yok, ancak havuza girip çıkarken yakaladıklarım var birkaç tane. Babasının ektiği şişmanlık kompleksi o kadar etkili olmuş ki sürekli saklanıyor güzel oğlum. Belki birkaç kilo fazlası var ama üstüne "şişman duruşu" gelmemiş olsa hiç dikkat çekmeyecek; havuz kenarında, salda, atlayıp çıkarken de sürekli elleri, kollarıyla üst bedenini saklamaya çalışır bir postür geliştirmiş. Ne kadar güçlü olduğunu, çok sağlıklı göründüğünü, çok yakışıklı olduğunu söyleyip durduk ama bu kadar kısa sürede etkili olması kolay değil. Zaman lazım...



"Saçların çok uzadı, gidip kestirelim, çok kısa değil ama biraz kısalsın hiç olmazsa" dedim ama surat iki karış. Sonra aklıma geldi geçen saç kestirme sonrası olanlar. Babası "vay sen çocuğun saçlarını nasıl kestirirsin?" diye saldırırsa tabii istemez...

Perşembe günü eve dönerken ertesi gün doğumgünü olan Süzmebal "niye doğumgünü partisi yapmıyoruz?" dedi. Onlar babasıyla Harry Potter'ın yeni filmine gitti, pasta ve doğumgünü hediyesi alıp döneceklerdi; ben de doğumgünü süslerini ortaya çıkardım; buzluktaki milföy imdada yetişti ve sosisli milföy yaptım; bir yandan da ekmek makinesini ortaya çıkarıp kısa programda soğanlı ekmek yaptım, onlar da yıldız şeklinde kalıplarla kesilmiş peynir ve salamlarla süslenip kanapelere dönüştü. Kanapeleri Süzmebal, sosisli lokmaları Nemo, doğumgünü pastası niyetine aldıkları frambuazlı tartı da Shrek'le ben bitirdik...





Nemo bu arada dörtgözle anneannesine kavuşacağı günü bekliyor. Telefonla konuştuklarında "seni çok özledim" deyişini duysanız... "Erdek'teyken de anneannemi göremiyorum, buradayken de bu iki hafta göremedim, bu haksızlık..." dedi hatta. Geçtiğimiz haftasonlarından birinde Nemo'yu evden dışarı çıkmaya zorladığımda "haftaiçini daha çok seviyorum, anneannem beni hiçbir şeye zorlamıyor" da dediydi zaten... Ben de ona annemin ben çocukken ne kadar farklı olduğunu, annelerle anneannelerin yaklaşımlarındaki farkları ve nedenlerini anlattım.

Pedagog randevusunu bir gün önce Pazartesi'den Cuma'ya aldırdığım için Cuma sabahı Nemo'yla adliyeye gittik. Pedagog yarım saat benimle, bir saat de Nemo'yla konuştu. Nemo'nun anlattığı kadarıyla resimler göstererek testler yapmış, hikayeler tamamlatmış, resim yaptırmış. "Yalnız anlamadığım bir şey var, gösterdiği resimler Sonnur Abla'nın gösterdikleriyle aynıydı" dedi Nemo. 6 Ağustos'ta da babayı çağıracakmış, "Nemo'yu da getirirse iyi olur, bir daha görürüm" dedi. Ben çok ümitliyim, Mammut o kadar aşırı tepkiler veriyor ki pedagogu kandırması bence mümkün değil, adam kimin ne olduğunu çok iyi anlayacaktır; Nemo'nun onun yanında nasıl hissettiğini de görür.

21 Temmuz'da Yengeç burcundaki güneş tutulması, üstelik yeniay zamanı... Bazı olaylar beklediğimden çok daha hızlı gerçekleşecek, belirgin bir erkek figürü hayatımdan çıkıp gidecek, ben daha olgun, daha sorumluluk sahibi olacağım yeni bir döneme geçeceğim. Bunlar benim umduğum şekilde doğru çıkarsa, astrolojiye inanmamak mümkün mü artık?

İki haftalık tatil işte böyle, bu düşüncelerle geçiverdi...

Not:

Banner'daki Bodrum-Gümbet'te bir tatil fotoğrafı, senelerden 1982-83 filan olsa gerek. Delfina'nın yazdığı "bannera fotoğraf nasıl konulur" yazısını görünce özendim, eskilerden bir görüntü koyuverdim.

3 yorum:

Alphecca dedi ki...

Bence çocuklar afrklılıkları çok bariz görebiliyor.

Aklıma birden, Nemo belki de kendini Süzmebal' la veya arkadaşları ile karşılaştırıp kilolu olduğunu düşünüyor olabilir düşüncesi geldi, kimbilir ?

Bence ikisi arasında bu konudaki bariz fark, Süzmebal' ın daha hareketli olması, Nemo' nun ise daha evcimen olması gibi geliyor. Nemo hareketi biraz daha arttırarak ergenlik dönemindeki fazlalıklarını uzun süreli avantaja dönüştürebilir :)

Tabi kendisi isterse ??

dory dedi ki...

Birkaç ay önce Nemo terden ıslanmış tişörtünü başkaları onu çıplak görür endişesiyle değiştirmek istemediğinde, şişman olduğunu düşündüğü için çıplak görünmek istemediği ortaya çıkmıştı. Kim sana şişman dedi sorusuna cevap "babam"dı.
Bir de Nemo normalde pek başkalarına bakan bir çocuk değil, bir tek bu konuda böyle bir hassasiyet geliştirmiş. Uzun süre "ben acıkmadım" deyip deyip, sonra bir anda çok acıkması, böyle çok acıkınca karnı doyana kadar sinirli ve aksi olması da bu nedenle olabilir. Belki de aklınca şişmanlamamak için az yemeye çalışıyor. Şimdilik hareketi arttırmaya hiç niyeti yok ama zaman ne gösterecek bakalım...

Adsız dedi ki...

pedagogu kandiramaz demissin, sen daha iyi taniyorsundur tabi onu ama ben mammutun fazlasiyla icten pazarlikli oldugunu ve hepi topu yarim saatlik bir gorusme sirasinda kendini pekala kontrol edebilecegini dusunup endiseleniyorum. umarim sen hakli cikarsin.
sevgiler