29.12.07

Oh be! Anlatıyorum işte!

Daha önce yazıştığım, tanıştığım herkese blog davetiyelerimi de gönderdim ama yorum bırakanlardan çok eksik var tabii. Uğraşıp, bloglarına tek tek girip mail adreslerini alıp onlara da davetiye gönderebilirim ama daha ne kadar yazacağımı bilmiyorum.
Teoman'la ilgili bir haber yazdığımda yorum sayısının rekor düzeye çıkması ve bırakılan yorumlar bana hayatımın tek amacı ve mutluluk kaynağı Teoman'ın yanımda olmasıymış veya en azından öyle olmalıymış hissini uyandırıyordu. Ama ben Teoman için çok üzülsem de, şu anda elimden bir şey gelmediği için kahrolsam da, herkese duyurmak istemesem de, evlendim ve bunları da anlatmak istiyorum!
Düğün dernek yapmadık zaten, aile ve çok yakın arkadaşların davetli olduğu, nikah dairesinde bir tören, sonrasında hep beraber bir öğle yemeği. 20 kişiydik. Aile kontenjanından Shrek'in annesi, babası, kızkardeşi, onun arkadaşı, benim annem, ablam, eniştem, yeğenim, dayım, yengem; arkadaş kontenjanından benim liseden iki, üniversiteden bir arkadaşım, Shrek'in da hayatının çeşitli dönemlerinden beş arkadaşı vardı. Shrek'in annesi birkaç kez "hayatımda gördüğüm en samimi, en hoş nikah töreni oldu" dedi, "hep böyle neşeli, mutlu geçsin ömrünüz inşallah" diye ekledi. Gerçekten de çok hoş oldu. "Hadi evlenelim bari, hem evleri birleştiririz artık" diye başlayıp küçük ama tüm bileşenleri tam olan bir nikah oldu. Alyans, nikah şekeri, düğün pastası, beyaz elbise, beyaz çiçek, hatta ilk gece için özel program:)
Önce gidip 25 Aralık saat 12'ye Sarıyer Nikah Dairesi'nden gün aldık, Sarıyer Orduevi'ne de 12.30'a da 20 kişilik yemek rezervasyonu yaptırdık. Orduevi deyince gözünüzde farklı bir şey canlanabilir; orası lüks bir restorandan farksız, tam deniz kenarında bir yerdir. İkimiz de çocukken özel günlerde bir tek oraya yemeğe gidermişiz.
Sonra bir gün işten öğlen vakti kaçıp Shrek'le buluşup alyans seçmeye gittik, herhalde 100 çeşit arasından eleye eleye 1 saat uğraştık ve sonunda görebileceğiniz en klasik modeli seçtik:)
Ben kırık beyaz, diz altı boyunda, şık ama günlük bir elbise hayal etmiştim. Tabii İstanbul'un hemen hemen bütün dükkanlarını dolaşmama rağmen öyle birşey bulamadım. Üstelik şu aralar yine 42-44 arası bir bedende olduğum için bulsam bile içine sığma ihtimalim oldukça düşüktü. Sonunda kumaş alıp diktirdim, ve tam hayalimdeki gibi oldu:)
25 Aralık'ta kar bile yağabilir, elbiseyle evden arabaya kadar bile donabilirim düşüncesiyle beyaz bir de palto aldım (hep isterdim zaten, bahane oldu).
Nikah şekersiz nikah olur mu?! Elbette hayır:) Önce Çağla bana Kapalıçarşı'dan ekru renkli organza keseler aldı. Ben de birkaç gün dolaştıktan sonra Tahtakale'deki Şark Han'da tealight mumluklar buldum. Mumluklar keselere sığmadı ama iki dükkan sonra daha büyük süslü keseler buldum. Birkaç gün sonra Hera'yla buluşup Hacı Bozanoğulları'ndan badem şekeri aldık, onun eve gidip şekerleri hazırladık. Hem hazırlar hem yeriz, hem de eğleniriz diye hayal etmiştim, ikram ettiği başka şeylerle tıka basa hem karnımızı hem gözümüzü doyurduğumuz için şekerleri yemedik ama çok eğlendik, çok güldük. O gün hepsinin hazırlanmasını bitiremedik ama Hera ertesi gün bitirip bana getirdi; ben de içine printerden çıkardığım, isimlerimiz ve tarih yazılı kağıtçıkları koydum, gazetelik olarak kullandığım sepetimin içine dizdim.
Gelin çiçeğimi de Hera hediye etmek istedi.) Birlikte gittik ki ben seçeyim. Ben yine olabilecek en klasik şeyi seçtim, beyaz gül goncalarından top şeklinde bir buket:))
Düğün pastamızı Dolce'den ısmarladım. Bir süre önce şirketteki müdürlerden biri genel müdürümüzün doğumgünü için oradan bir pasta getirtmişti, toplantı sırasında küçük bir kutlama yapıp onu yemiştik. O zamandan beri oradan pasta ısmarlamak için bahane çıkmasını bekliyordum sanırım. Şeker hamurlu pastalar çok güzel görünüyor ama Shrek içlerini sevmiyor. Dolce'ninkiler ise incecik bir pandispanya ile hazırlanıyor ve üstü bir sürü kalp şeklinde kurabiyeler, parlak drajeler, organza çiçeklerle süslü. İçi de beyaz çikolatalı, badem kremalı ve çilekliydi. O kadar parayı ancak bu kadar özel bir günde gözden çıkarabilirdim zaten, ama ablamlar üstlenmek isteyince de memnuniyetle kabul ettim doğrusu. Ablamlar sabah alıp yemekten sonra servis edilmek üzere orduevine bıraktılar. Hem görüntüsü, hem tadıyla çok başarılı oldu. Hatta birkaç dilim arttı, garsonlar masaya bir tabakla bıraktılar. Sonra çıkarken onu yanımıza almadık diye hala hayıflanıyorum.
Shrek'in kardeşi ve erkek arkadaşı ise bize evlilik hediyesi olarak Sumahan'da bir gece hediye ettiler. Önce ne gerek var, biz evde rahattık, ne yapacağız orada filan dedik ama gidip yerini, manzarasını görünce hepsini geri aldık. Çengelköy'de 15-16 odalı bir butik otel. Deniz kenarında, bahçe süitlerinden birinde kaldık. Alt katında bir L kanape, karşısında şömine ve müthiş bir Boğaz manzarası, üst katında yatak ve hamam havasında bir banyo. Önce biraz fotoğrafçılık oynadık, sonra banyoda ısındık (hayatımda ilk defa kurnadan hamamtasıyla su dökünerek yıkandım), şömineyi yaktırıp oda servisinden akşam yemeğimizi aldık. Sonra da tam 11 saat uyuduk! O 200 kişilik düğünlerle evlenenlerin haline acıdım valla, biz 20 kişiyle, bizbize bu kadar yorulduğumuza göre kim bilir onların hali nasıldır...
Anlatmadığım bir detay kaldı mı acaba? Ah tabii, bir de fotoğrafçımız vardı. Shrek fotoğrafçılık okuyan üniversiteli bir gençkız ayarlamış. Önce eve geldi, birkaç poz çekti; sonra bizi arabasıyla nikaha götüren arkadaşımız hepimizi aldı, yol üstünde durup deniz kenarında da biraz çekim yaptı. Yemek sonuna kadar bizimleydi, yemekte de bizimle oturdu, bir yandan sohbet ettik, bir yandan fotoğraf çekti, çok hoşumuza gitti. Daha fotoğrafları almadık, umarım onlar da hoşumuza gider.
İşte böyle. Salıdan beri de Shrek'in evinden eşye taşıyıp/taşıtıp yerleştirmeye çalışıyoruz. Bir odayı da Süzmebal için hazırlıyoruz. Evin en küçük odası ona kaldı ve eski odasından küçük, ama eski odasını babası kendi eşyalarının bir kısmını saklamak için de kullanıyordu, iki koca raf -ki onlar şimdi kapalı balkonda ardiye görevi görüyorlar-, iki kitaplık -onlar şimdi TV/oyun odasında-, ve bilgisayar masası -kapının önüne kondu bile- vardı. Yine de taşınmadan önce ona o odayı gösterdiğimizde dudakları büküldü. Ben de avutmak için neşeli neşeli "aa ama şimdi buranın perdesi çiçekli, hiç erkek çocuklarına göre değil, yeni perde yapmamız lazım. ne renk perde istersin, söyle bakalım" dedim, "sarı" dedi. O yüzden dün önce Bauhaus'a, sonra Dodanlı'ya, bugün Çilek'e, Taç'a gidip perde-halı-yatak örtüsü aradım. Hani çocuklarını büyütürken aradıklarını bulamayan anneler kendi işlerini kurup o bulamadıkları şeyleri sunuyorlar ya, ben de 8-12 yaş erkek çocuk odası aksesuarları mı yapsam, nedir? Bulunan ürünlerin çoğunluğu kızlar için yapılmış, pembe çiçekli ya da Barbie'li. Erkek çocuk için olanlar da çok daha küçük yaş grubuna uygun, penguenler, filler ya da Spiderman olmak zorunda! Gerçi haksızlık etmeyeyim, Çilek'te güzel halılar, yatak ötrüleri var, ama çok pahalı. Eski zamanlarımda olsa, hiç düşünmeden Çilek'ten alırdım ama kredi borcunun gözü kör olsun, öbür ev de satılmadı gitti! Sonunda kenarları sarı, ortasında mavi deniz üstünde yüzen kırmızı gemili küçük bir halı buldum. Yatak örtüsü olarak sarı üstüne yeşil kareli battaniye (ranzası olduğu için iki tane), perde yerine de sarı jaluzi. Çocuk odasında jaluzi mi olurmuş demeyin, balkon kapısı ve yanında pencere olduğu ve pencere masa dayalı olduğu için böylesi çok daha güzel duracak. Önü açık olsa iki tarafından perde sallandırıp ortasına tül koyarsınız, olur, ama önünde masa olunca böylesi çok daha güzel olacak. Neyse, fotoğrafını koyarım sonra. Ranza ve raflarının rengi kızıl kahve değil de açık renk olsaydı çok daha güzel dururdu tabii ama böyle de güzel. Lambası da sarı-lacivert bir tahta uçak. Hele bir herşey yerini bulsun, ondan sonra bir Ikea turu paklar bizi. Yatağın üstüne büyük pelüş oyuncak, duvara belki file cepli kule veya başka bir şey...
Ya, işte böyle.
Anlattım, rahatladım.

8 yorum:

Fulya dedi ki...

Ben dugunlere bayilirim,kendiminkini hic planlamaya firsat bulamamistim ikimizde cok yogun calisiyorduk. Yine de guzel olmustu. Ama daha cok bayildigim birsey de mutlu sonlar mutlulugun yazindan cok cok belli oluyor hep boyle kal ya da daha mutlu ol. Gunlugunu paylasmayi tercih ettigin kisilerin listesinde olmak da cok guzel:)
Sevgilerle

Butterfly dedi ki...

Cok keyıfle okudum yaa, hem de hıc bıtmesın dıyerek, hayal ettım acaba benım de boyle mutluluk ısıltılarının kelımelerıme yansıdıgı bır dugun hıkayem olacak mı dıye... Emınım cok guzel olmussundur, pekı sen sımdı o fotografcı kızın cektıgı resımlerden bıze gostermeyecek mısın? Ben merak ederım ama:) Cok mutlu ol.

deniz dedi ki...

Cok cok mutluluklar dilerim dory ikinize de!

Alphecca dedi ki...

:))))))))

Şu son bir haftada aldığım en güzel haberdi Doryyyyyy :)))))))

Bence son derece yerinde, süper ve olması gereken bir karar almışsın. Umarım çok mutlu ve mesut yıllar geçirir ve eskilerin deyimiyle bir yastıkta kocarsınız :)))

Teoman konusunda endişe etmene de gerek yok bence, seninde bir hayatın var, o hayata pekçok şey sığdırabilirsin. Teoman' ın dışarıda kalması da gerekmez ki :)

Mutluluklar diliyorum.
Bu arada bir düğün resmi de eklesen diyorum :))

Mutlu yıllar :)))))

kedi dedi ki...

Ayyyyyyy Dory yaaa
Sanki tüm hazırlıklarda yanındaymışım gibi hiç bir ayrıntıyı kaçırmadan fotoğraflıyormuşum gibi soluk soluğa okudum yazını ve bi kelime kaçırmadım gelinnnn:)
Beyaz palto,isabet!
Alınmış alınmıştır ne güzel olmuştur.

Yaz şimdi gönlünce ama ben sana teoman'dan dolayı gelenlerden değildim hem öyle bile olsa ne farkederdi ki dimi:)

O da senin hayatının bi parçası hatta yarısı hatta tümü:)

Mutluluklar Dory.İyi yıllar.
Fotoğraf koyarsın dimi,eh artık şifreliyiz yoksa mailime istiyorum yine.

Saçın şimdi ne renk ve pufu ne yaptınnn???
(ay şişirdin be Biyo,puf sana girsin emi)

yelda dedi ki...

Dory çok mutlu olduğun o kadar açık ki. Umarım bu mutluluk ömür boyu artarak devam eder...
Günlüğünü okuyabilmem için gönderdiğin davet de bana güzel bir hediye oldu:) teşekkürler.

Doruk dedi ki...

Daha güzel bir yeni yıl armağanı olamazdı, öyle mutlu oldum ki:) Çok çok mutlu olun Dory'ciğim.

Banu Çağlar dedi ki...

ohh...sizin adınıza çok sevindim.Umarım hayattan bundan sonra istediklerinizi alırsınız,çok üzülmüştüm,yasağa,sizi sesizden takip eden bir okuyucunuzdum,yasağın kalkmasınada çok sevindim.Yanlış saat bile günde iki kez doğruyu gösterirmiş...mutluluklar diloyorum:))))