Bu hafta da iki gün çalış, iki gün evde kal, bir gün daha çalış ritminde geçti. Günlerimiz birbirine karıştı tabii. Dün Nemo "bugün günlerden ne?" diye sordu, ben perşembe deyince de "hmm, bu kötü, o zaman iki hafta kaldı" dedi. "Yok yok, daha üç hafta var!"
Sanırım zamanın daha yavaş geçmesi için günlerini tembellikle ve biraz sıkılarak geçirmeyi özellikle seçiyor. İlk günler daha erken kalkardı, şimdi 9.30 gibi uyanıyor. TV karşısında ayılma, kahvaltı, oyun-TV-oyun-TV-... derken ben evdeysem akşamüstü havuz, sonra park, sonra yine TV, yok ben o gün işe gittiysem ben eve gelince park, biraz basket sahası, sonrası aynı. Arkadaş olduğu birkaç çocuk varsa havuzda veya parkta keyfine diyecek yok. Lyoko kodu ile Lilo ve Stich dizileri kaçırılmıyor, ama o arada bir dolu başka dizi de seyrediliyor. 12'de ancak yatıyoruz. Bu yaz tatilinde fazla anlatacak bir şey yok. Onun yerine birkaç fotoğraf göstereyim.
Basket denemelerive sonrasında kirli, terli ama keyifli..."En güzel portakallı dondurmayı annem yapıyor" diyor ama hazırına da razı;
özellikle havuzbaşında keyif yaparken...
Hep neşeli anlarda fotoğraf çekilmesi ne güzel... Üç kuruşluk şişme bot söndü diye ağlarken, arkadaşıyla kavga etti diye somurturken, yaz ödevinin başında somurturken, sıkıldı diye somurturken çekilmediği için o anlar unutulup gidecek. Buraya da yazmasa mıydım acaba?
2 yorum:
yaa Nemo ne kadar yakisikliymis. tu tu tu Allah nazardan saklasin :). hele bir buyusun belli, cok canlar yakacak bu cocuk. cok sevindim onu gordugume :)
"hayatımı yaşamak istiyorum, bir daha mı geleceğim bu dünyaya, almak, alış veriş yapmak iyi geliyor" lar birikince kin de biriktirmiş olduk. Ben oğluma bakınca yaşamın onda anlam kazandığı görüp oturup ağladım. bir süre sonra oğlum bana masallar okumaya başladı...
Yorum Gönder