21.5.07

Lego ve Mendil Haftasonu

Tuhaf, 3 sene boyunca nezle bile olmamışken bu sene bu üçüncü yatak döşek hastalığım. Ciddi bir şey değil, virütik bir şey. Hafif ateş, şiş boğaz, korkunç bir kırıklık.. Dün gece Erdek'ten dönerken başladıydı zaten, ama yol yorgunluğuna verdiydim. Gece araba kullanmaktan şikayet eder misin, al sana hem gece hem yağmur diye diye geliyordum ki üşümeye de başladım.
Belki de Nemo'yu hasta hasta oraya götürüp bırakmak zorunda olmak düşürdü direncimi. Cuma almaya gittiğimde ateşi vardı. Bir haftadır burnu akıyormuş, birkaç gündür öksürüyormuş. Babaannesi ceza almasın diye o gün spor dersine girsin demiş, o da futbol oynamış. Fitil koymuş, bir kaşık da ilaç verdim diyerek bana bir şişe A-ferin uzattı. Sesimi çıkarmadan alıp hiç muhatap olmamak lazımdı belki de ama ben dayanamadım, ben bu ilacı vermem dedim. Siz bildiğiniz gibi yapın dedi. Hayır, benim ne bildiğim önemli değil. Neyse, biraz kapı dibi gerginliği ile alıp çıktık Nemo'yu. Yol boyunca uyudu güzelim. Eve geldiğimizde ateşi 38.8'e çıkmıştı. Calpol'le biraz rahatlayınca kalkıp oturdu, her geldiğinde yaptığı gibi film seyretti. Cumartesi sabahı kalktığında ateşi yine 38.8 olunca gidip hemogram ve idrar tahlili yaptırdım. Shrek de oğluyla Çanakkale gezisinde olduğu için telefonla akıl verdi. Lökosit 25,000 çıkınca antibiotiğe başladım hemen. Onu öyle boynu bükük, kanadı kırık görmeye hiç dayanamıyorum. Neşesini yerine getireyim diye hazır dışarı çıkmışken bir de oyuncakçıya uğrayalım dedim, kırmızı Barraki'yi bulduk, seriyi tamamlamak için sadece yeşil kaldı. Aslında babası yeşil Barraki'yi almıştı ama yanında getirmesini istediği için yeşil orada, diğerleri burada.
Cumartesi günü ateşli ve bol filmli geçti. Pazar sabahı ateşi düşmüş, keyfi de yerine gelmişti. Burnu çok akmaya başladı ki aslında bu da iyi bir şey. A-ferin vermeyin deyişimin nedeni de o. Bu tip ilaçlar koyulaştırarak akmasını engelliyor, enfeksiyona çevirme riskini arttırıyor. Meleğim öyle iyimser ki her koşulda kendini koruyacak bir yön bulup çıkarıyor; bu haftasonu lego ve mendil haftasonu oldu dedi gülerek. Birkaç gün okula gidemeyeceği için -ve epey önce hastayken bir gün daha kalmasına izin verdiği için- babasını aradık. Başından tembihledim ama, izin vermezse sakın üzülme dedim. Telefonu kapalıydı, ulaşıp soramadık bile. Babaannenin cep telefonunu zaten hiç vermemişlerdi. Ev telefonunu da yanlış verdiydi. Düşündüm, iyi ki gerçekten acil bir durum yok, yoksa ulaşıp haber bile veremeyeceğim.
Pazar günü 15.45 Yenikapı-Yalova feribotu ile geçtik. Yolda film seyretmek için bilgisayarımı yanıma almamı istemişti ama kopya dvd'yi okumayınca plan bozuldu. Feribottan kitap alırız demiştik, küçük feribotta o da yok. Bana Paint'i açtırıp 9 bölmeli bir kare çizdi, üç taş oynadık.
Yalova-Erdek arasını yine uyuyarak geçirdi. Vardığımızda yine o gülümsemeyi taktı suratına. Kapıyı babası açtı. Ben ilacını ve tahlil sonuçlarını uzattım, böyle oldu, tahlilde şöyle çıktı, ilacını şöyle verfilan diye konuşurken o içeri gidip bangır bangır çalan müziği kapattı, annesine "gel sen de dinle" diyerek çağırdı. Ben aynı şeyleri bir de babaanneye anlattım. İcra memurunun hazırladığı standart tutanakta "sağlıklı olarak teslim edildi" ifadesini kastederek "sağlıklı teslim almadık" diye homurdandı. Allahtan icra memuru "nasıl aldıysak öyle teslim ediyoruz" deyip lafı kapattı da benim bir şey dememe gerek kalmadı.
2.5 saat daha araba kullanıp Yalova'ya vardığımda ateşimin çıkmasına şaşmamak gerek, az bile. İşin kötüsü o saatte bir tek Yalova-Pendik feribotu olduğu için eve varana kadar daha bir saatlık yol kalmış olması. Titreyerek eve varıp kendimi yatağa attım. Sabah 8.30'da bu hafta geçireceğimiz denetimin açılış toplantısı olmasaydı hayatta kalkıp işe gitmezdim. Nitekim toplantıdan sonra hemen eve dönüp yattım. Pancurları kapatınca öyle güzel uyunuyor ki... Akşama doğru salona, televizyon karşısına geçtim ki gece doğru dürüst uyuyabileyim, iyileşeyim ki yarın işe gidebileyim.

5 yorum:

Minik Patikler dedi ki...

Umarim oglunun velayetini sana verirler savcinin dedigi gibi..

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Geçmiş olsun, dilerim Nemo da, siz de kısa zamanda iyileşirsiniz.
Gelecek sefere bunun acısını çıkarıp, eğlenceli vakit geçirmenizi dilerim.

Lilium Bosniacum dedi ki...

geçmiş olsun ikinize de.. nemoyu artık sana verisnleeeeeerrrr.. çok üzlüyoruz hepimiz...

ttt dedi ki...

Geçmiş olsun sana da oğluşuna da.
Nemo tişörtünü beğendi mi?

dory dedi ki...

Beğendi beğendi, Cuma akşamı ateşli halinde "bak sana neler aldım, yaz gelince giyersin" diye tek tek gösterdim, iskeletli tişörtünü uzun uzun inceledi, altındaki "bone daddy" yazısını sordu. Ben anneme açıklarken yanlışlıkla seyrettiğimiz bir filmin karakteri olduğunu söyleyince "ama filmi daha çıkmadı" diye düzeltti beni. Ben de "ay pardon, doğru ya, ben Ölü Gelin'le karıştırdım, ikisi de Tim Burton'ın filmi ama bu filmin Türkçesi çıkmadı" dedim. Gerçekten de niye yok o film ortalıkta? Türkçe altyazıya da razıyım...