1.4.07

Pazar Albümü







Yengeçler geçmişlerini kolay kolay geride bırakamazmış, sanırım bir belirtisi de fotoğraflara düşkün olmak. Ben de oldukça tipik bir yengecim; fotoğrafların en güzellerini albümlere dizip diğerlerini de atmaya kıyamadığım için kutularda saklarım hep. Tabii bu dijital makinalar çıkmadan önceydi. Ama insan iki kez kötü (yani kızgın ve kırgın) ayrılınca hayatının önemli bir kısmına ilişkin arşiv de ya yok oluyor, ya da bir dolabın dibine atılıyor, anılarla birlikte.


Haylazdan ayrılırken, oturup albümleri boşaltmış, sırf onun olduklarını bir kutuya doldurup göndermiş, sırf benim olduklarımı başka bir kutuya, birlikte olduklarımızı da başka bir kutuya koyup kaçmasınlar diye üstünden düğümlediğim bir torbanın içinde saklamıştım. Sonra Mammut ortaya çıkıp geçmişim yokmuş gibi davranmaya zorlayınca torbayı olduğu gibi götürüp annemin evinde bir dolabın dibine koymuştum. Ondan kurtulunca hepsi ortaya çıktı tabii. Haylaz'la olanlar yine kutusunda, ama saklı değil. İlk bulduğumda bir tur baktım ama artık o fotoğraflar çekilirken ne hissettiğimi bile hatırlamadığım için onlar birer hayaletten ibaret. Mammut zaten evdeki eşyaları götürürken tüm albümleri de alıp gitmişti (Nemo'nunkini saklayıp bizimkini yakmıştır) Neyse ki negatifleri unutmuştu da Nemo'nun albümünü baştan oluşturabildim; onunla olanları da bırakmış olsa bile zaten ben yırtar atardım. İşte hayat böyle öğretiyor geçmişi geride bırakmayı.

Ama bazı şeylere dönüp bakmak yine zevkli. Fotoğrafların önemine dair hatırladığım en eski şey, ablamın bir dolu bebeklik fotoğrafı olmasına rağmen benim tüm çocukluk fotoğraflarımın 10 taneyi geçmiyor oluşunu kıskanmamdır. Benim ondan daha az sevildiğim sonucunu çıkarmıştım. Oysa o küçükken ailede amatör fotoğrafçı bir enişte varmış, ben yetişememişim sadece. Ablam benden 9 yaş büyük olduğuna göre apayrı çocukluk dönemleri geçirmiş olmamız da normal. O hep aileye daha yakın durmuş, bense biraz yabani durmuşumdur hep.
İşte en kıskandıklarım ve ben aynı yaşlardayken çekilenler... Beden diline bakılırsa çok da yanılmıyormuşum sanki.
Bütün bunlar nereden aklıma geldi diye merak eden varsa, Pazar günü Shrek'in evde yapacak işleri olduğu için öğleden sonramızı orada geçirdik; ben de eski fotoğrafların bir kısmını tarayıp dijital ortama aktardım; kolaylıkla tüm dünyayla paylaşılabilir hale getirdim. Benden başka kimseyi ilgilendirmese bile... Kim olduğumuzun, niye böyle olduğumuzun ipuçlarını yüksek sesle arıyoruz işte. (Kendinden 1.çoğul şahıs olarak bahsedenlerden nefret ederim. Burada biz dediğim ben değil, biz sanal alemde günlük tutanlar, geçmişi, bugünü ve kendini deşenler)
Yine de selam sana dünya...

5 yorum:

Adsız dedi ki...

Ben de o gozler kimden geliyor diye dusunuyordum. Annesine cekmis, ceylan gozlu oglan. :o)

Anneler, babalar gencecik, zarif, ne guzel de giyinmisler!

Bende de var boyle, annem, babam beni kucklamislar, benim su halimden gencler. Sonasini bilmek tuhaf.

www.elifsavas.com/blog

Deniz dedi ki...

Bu kadar yildir insanlar sakir sakir habire bosaniyorlar, iliskileri bitiriyorlar da bir turlu bosanma - ayrilik etiketi olusamiyor ya ona yaniyorum.

Annem de yengec benim, sanma ki her yengec senin gibi merakli gecmisine. Bizim evde resimler dev bir kolinin icinde karmakarisik durur.Bu kadar duzenli tertipli birinin konu resimler olunca boyle davranmasi durumun ne kadar da hissi oldugunu gostermiyor mu? Annem kocalarindan ayrildikca, iliskileri bittikce eski resimleri katletmis, geriye bir avuc hatira kalmis. Bu sebeple benim cocukluguma ait belki on tane resmim ya var ya yok. Annemle babamin tam yeni bosandigi zaman olmusum ben, kimsenin tutup benim resmimi cekecek vakti yokmus. Olan resimlerimde de o zamanin manitasi falan da var tabii, grup resimleri. Bakmasi ic karartiyordur herhalde onun icin, ben yazik oldugunu dusunuyorum. O resimler saklanmali, geriye birseyler kalmaliydi bence.

Ben de eski resimlerimi evlenince annemin evinde biraktim, istemedim o anilarin yeni hayatima girmesini ama hepsi bir yerlerde saglam bir sekilde duruyorlar. Bir gun canim isterse bakayim diye.

Lapis lazuli dedi ki...

Hani yanginda kacirilacak ilk seyler sorulur ya, benim albumler, fotograflardir liste basi. Kova olmama ragmen ! oyle duskunumdur gecmisime. Ama bu digital makinelerden sikayetim var, fotograflar oylece bilgisayarda duruyor, tab ettirmeye cok tembelim halbuki fotografa elimde bakmayi severim, birsey oluverir de bilgisayara, giderse resimler diye korkulu ruya gore gore de tembelligime devam ediyorum :(
Ama cok kiymetli bir aile siyah beyaz fotograf arsivim var, hatta buyuk buyuk nine fotografi bile var...Umarim cocuklarim da saklar, bana cok kiymetli geliyor, onlar oyle dusunecek mi bakalim.

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Sevgili Dory,
"Kim olduğumuzun, niye böyle olduğumuzun ipuçlarını yüksek sesle arıyoruz işte, biz sanal alemde günlük tutanlar, geçmişi, bugünü ve kendini deşenler."
demişsiniz ya, "işte buldum cevabı" dedim, kendime.
Yazmaya başladığımdan beri, bir yandan da hep bu cevabı arıyordum.
Yengeç hassasiyeti ve hisleriyle gösterdiğiniz ve paylaştığınız her şey için teşekkürler.

Fulya dedi ki...

Dory,
Gercekten Nemo sana benziyor.
Benim de bebeklik resimlerim az kardeslerimden, cunku o zaman fotograf makineleri yokmus:(
Ben hic bir resmi yok edemem. Cok kizdigim kisilerin resimleri bile hala kutuda nedense, kendimi cezalandiriyorum sanirim.
Baglanti icin de cok tesekkur ederim, simdi farkettim ne sevindim :)))