14.4.07

Bahçe Partisi

İşte sevgili Juno'nun evinde bizi bekleyen kahvaltı sofrası... Bir gün önce annesi ve haftalık yemeklerini yapan kadın yardıma gelmiş, hatta yardımcı kadın gece de kalmış ve sabah 3.30'a kadar mutfaktan çıkmamış. Fotoğrafta görülen profiterolü bile o yapmış. Üstelik hayatımda yediğim en güzel profiteroldü.
20 kişilik sınıftan 10 kişi geleceğini söylemişti, ancak son gün gelmeyeceğini haber verenlerin sonrasında gelenler ben dahil sadece 4 kişiydi. Bütün bir öğleden sonra çay sofrasında çene çaldık. Erkekler erken ayrıldı, biz 3 kız 19.00'a kadar sohbete devam ettik. Gelmeyenler müthiş bir sofra ve neşeli bir sohbet kaçırdılar.
Gelen iki erkek de motorsikletle gelmişti. 40 yaş grubunda yaygın bir şey galiba bu. Gelenlerden biri Haylaz'dı. Birkaç sene önce ciddi rahatsızlıklar geçirmiş, bir ara 100 kiloyu geçmiş, zor nefes alıyormuş; şimdi iyi görünüyordu, en azından normal bir kiloda. Montingac rejimiyle 20 küsur kilo vermiş. Hmm, eskiden sadece bunalıma girdiğinde zayıflardı ve bu genellikle bir yasak gönül macerasıyla birlikte gerçekleşirdi. Neyse, artık beni ilgilendirmiyor; umarım akıllanmıştır, çünkü artık 20 aylık bir kızı var.
Kızlardan diğeriyle (ev sahibi olmayanla) ilk kez bu kadar içten ve yoğun bir sohbet yaşadık, hatta lisedeyken birbirimizi pek tanımazdık, 20 senedir de görüşmemiştik. Meğer o da çok büyük sağlık sorunları yaşamış. Çok ciddi, psikosomatik diye bilinen (aslında ender görüldüğü için pek bilinmeyen) bir hastalıkla savaşmış, geri döndürmeyi başarmış. Oysa dışarıdan bakınca mutlu bir evlilik, 10 yaşlarında bir çocuk, varlıklı bir aile, başarılı bir iş hayatı, hatta kendi işini yaptığı için çoğumuzun hayal kurduğu bir yaşam gibi görünüyor, değil mi?
Ben bir dilim börek, bir dilim elmalı tart, üç top profiterol yedim ve suçluluk duymuyorum. Hepsi de çok güzeldi. Yalnız kalan yiyecekler için Juno'nun bir çözüm (daha doğrusu çağıracak misafirler) bulması lazım, öyle çay yanında yiyerek bitecek gibi değil.
Geçen toplantının heyecanıyla Juno herkesi eve çağırdığında ben dediydim, merkezi bir yerde, bir cafede sözleşelim, müsait olan gelir, işi olan kısa süreli uğrar diye, haklıymışım işte...

6 yorum:

Adsız dedi ki...

Ben yine kaçırdım.....
Hem de o kadar az kişinin gelmesine çok üzüldüm...Zavallı kız, ne çok uğraşmış oysa...Ama şöyle düşünürsek:
Gelenlerin birarada olma ve özel zaman geçirmeleri gerekiyormuş demek ki...Bu da züğürt tesellisi gibi kaldı yani...
Geçen haftaya planlanan ve bu haftaya kalan,eklene eklene
7 kişiden 19 kişiye çıkan bir yemek daveti oldu gelmemi engelleyen. Kocamın sosyalliğini biliyorsun,ben de son dakkaya kadar gelme umuduyla hazırlıkları planladım...ama
haber vermeyip gelmeyenlerden oldum sonunda.Gerçi öğlene doğru baktım altından kalkamayacağım,aradım Juno yu ama geç...

Adsız dedi ki...

Su profiteroller... Ay, bakiyorum, bakiyorum, ne olabilir? Nedense o aklima gelmedi. Zeytin olamazlar, incir degiller... Haydaaaa, derken, yazmissin. Benim bilgisayarda biraz karanlik foto da ondan. Ya da ben acaibim. :oP

www.elifsavas.com/blog

dory dedi ki...

Bademcim, sen üzülme, hiç ses çıkarmayan, veya geleceğini söyleyip gelmeyeceğini haber bile vermeyen onca insanın yanında lafı bile olmaz. Zaten yemeklerle pek aran yoktur, kaçırdığın sohbeti yine yaparız.
Şu gelenlerin özel zaman geçirme konusuna gelirsek, Saint'in gerçek ve insan yüzünü gördüğüm için ben de çok mutluyum. Yalnız Haylaz'ın orada olması Shrek'in keyfini çok kaçırdı, şimdi onu tamir etmeye çalışıyorum. Halbuki onunla konuşmadık bile, ortaya, herkese söylenmiş laflar vardı bir tek.
Elifcim, sen haklısın anlamamakta, kahvaltı sofrasında profiterolün ne işi var?! Acaiplik bizde:))

bembi dedi ki...

kaçıranlar hem sohbeti hem sofrayı kaçırmış. yapanların ellerine, emeklerine sağlık! :) size de afiyet şeker olsun :))

Adsız dedi ki...

Yok, yok, profiterol gayet iyi gider sabah sabh. :o)

www.elifsavas.com/blog

Lilium Bosniacum dedi ki...

postla ilgili olmasa da en son post olduğundan yorumumu buraya yazayım dedim. blogunuzu başında beri okudum ve okudukça sinirlendim, üzüldüm, hüzünlndim. Allah size sabır versin.. ne denir ki başka... yılmayın, vazgeçmeyin... hayatınızda olan güzel şeylerin hatırına.