4.1.06

Anne Olmak

Burcu çocuktan sonra hayatlarinin nasil degistigini sordugu anneler arasinda beni de sobelemis. Dogrusu çocuklu hayatin nasil bir sey oldugu bile hafizamda siliklesmeye baslamisken anne olmadan önceki yasami hatirlamak oldukca zor. Buruk hikayemle okuyanlari üzecegim yine ama hayat böyle...
Aklima önce degisen degil, ayni kalan seyler geliyor. Örnegin benim evim kücük melegim dogmadan önce de daginikti, ama kitapların, dergilerin yerini oyuncaklar aldi. Fazla uykusuz da kalmadim, cünkü hastaneden eve geldigim gün annem benim evimde kalmaya basladi ve tam 1,5 sene gitmedi. "Süper annane" nasilsa hep var diye ben de 1 ay sonra ise dönüverdim.
Öte yandan işe basladim ama dünya bebegimin etrafinda dönüyordu artik. Artik roman degil çocuk yetistirmeyle ilgili kitaplar okuyordum; alisverislerden kendime bir çöp bile almayip elim kolum oyuncaklarla, oğluma giysilerle dolu dönüyordum. Haftasonlarım bebek pusetiyle yürüyüşlerde, çocuk parklarında geçti. En büyük iltifatlar artık arkadaşlarımdan duyduğum "ne kadar farklı büyütüyorsun oğlunu, ben senin gibi ilgilenemedim" veya (gazete kağıtlarını yayıp boya yapıyoruz diye) "reklam annesi gibisin" lafları oldu. Eskiden beri fotoğraf çekmeyi severim ama oğlum doğduktan sonra başka bir şey çekmez oldum. Benim çok az çocukluk fotoğrafım vardır, toplasanız 10 taneyi geçmez, hiçbiri de annemle veya babamla şöyle güzel bir poz vererek çekilmemiştir. Ablamınsa öyle çok fotoğrafı vardır ki çocukken bunu onun daha çok sevildiğine, ona daha çok özenildiğine yorar gücenirdim. Biricik oğlumun fotoğraflarını çekerek aldım hevesimi.
Evet, aslında ben aynı ben; örneğin eskiden beri çok severim film seyretmeyi, oğlum doğmadan önce sinemaya giderek, film festivallerini takip ederek, sonraları oğlumla çocuk filmlerini ezberleyene kadar seyrederek... Hazır film seyrediyor, ben de başka iş yapayım diyerek değil, oturup onunla yanyana Canavarlar Şirketi'ni sahne sahne ezberleyerek (ezberledikten sonra da o seyrederken yanında oturup yemek kitabı okuyarak).
Önceleri çocuklara pek düşkün değildim; oğlum doğduktan sonra hem hoşgörüm arttı, hem içgörüm. İnsan davranışlarını analiz etmeye, neyi niçin yaptıklarını anlamaya meraklı olmuşumdur hep; artık çok daha önemli oldu, hangi davranışın nasıl bir mesaj verdiğiyle öyle çok ilgilendim ki fahri psikolog unvanı istiyorum.
Resim, elişi, örgü ile uğraşmayı, ama daha da çok bunlarla ilgili kitaplar almayı hep sevmişimdir; baktım oğlum doğduğundan beri çocuklarla yapılacak elişleri, çocuk odası süsleri, maskeler, kartondan oyunlarla dolmuş her yer. Hamileyken bebek hırkaları da ördüm ama sonraları oyundan örgüye vakit kalmaz oldu.
Sonra bir anne çocuğuna bakarken nasıl içi titrer, ruhunda kelebekler uçuşur; heyecandan ve mutluluktan nasıl ağlanır; koskoca insanlar nasıl hep annelerinin bebeği kalırlar; bunu anladım.
İşte böyle... Hayat öncesinden çok farklı ama galiba anneler yeni rollerini öyle bir benimsiyorlar ki değil eski hayat tarzlarını aramak, hatırlamak bile zor oluyor; çocuğum olmadan önce neyle uğraşırdım diye sormaya başlıyor insan. Trampolinde zıplıyor da hiç yadırgamıyor.
En önemli değişiklik ise "ben kimim?" sorusuna verdiğim cevap bence. Ben Teoman'ın annesiyim.

3 yorum:

Burcu - Mutfak Camı dedi ki...

merhaba,ben de kendimden bir şeyler buldum yazında. biz de oğlumla beraber izleriz hep çizgi filmleri ve gelen tüm çocuk filmlerine beraber gideriz.aktivite kitapları dolu bizde de, oyun hamurları, parmak boyası, kuru boya, sulu boya,pastel boya, ortalıktadır hep.benim de oğlumu yetiştiriş tarzım takdir görür etraftan.anne olmak güzel bir şey. sen de bunu çok güzel dile getirmişsin.sevgilerimle...

huysuz dedi ki...

oğluna bir an önce kavuşmanı yürekten diliyorum dory...

Gün dedi ki...

En kısa zamanda Teoman'ın yanında olacağı günler gelecek...