Ben bu işi anlamadım. Blogger hala yasaklı mı, değil mi?! Benim bilgisayarımın IP adresiyle oynayamadığım için (çünkü o bir şirket bilgisayarı) ben taaa o zamandan beri giremiyordum. Hoş hala da giremiyorum ama "bu siteye erişim ...." mesajıyla karşılaşmak yerine komple adrese bağlanamaz oldum. Sonra blogger'a girebiliyor muyum acaba diye denemek geldi aklıma, ve girebildiğimi gördüm, hatta bu satırları yazıyorum, ama bakalım yayınlayabilecek miyim...
Böyle uzun ara verince insan yazma alışkanlığını da kaybediyor. Bu arada neler olduğunu da hatırlamıyorum ki... Arayı boşverip ben şimdiyi anlatarak devam edeyim en iyisi. Ya da birkaç hafta öncesinden alayım... İki hafta önce Nemo'ların okulu ara tatil yaptı. Ara tatilin başladığı haftasonu babasında olan Nemo bir gün geç ve hasta şekilde geri geldi. Ateşi çıkmış, hastaneye gitmiş, iğne yapmışlar... Geldikten sonra da haftayı evde bilgisayarında dizi film seyrederek geçirdi. Burnu dolu ama onun ötesinde pek bir şeyi yoktu. Burun tıkanıklığı kronikleşti zaten, geniz eti olabilir. Tatil ödevlerini yapmasını hatırlattığımda bana "niye babama tatil olduğunu söylemedim ki" dedi. Söylese getirmeyecek, o da tatili orada ödev yapmadan geçirecek... Okulun açıldığı ilk gün babası okulda görmeye gitmiş. Beni aradı "bu çocuk hasta, böyle okula mı gönderilir" diye. "Ben alayım, bende dinlensin" diyor. "Yok" dedim, "hastaysa revire gider, doktor bakar, gereğini söylerler". Bir yarım saat sonra yine aradı "doktor istirahat verdi, ben annene bırakırım". "Yok" dedim, "ben gelir okuldan alırım". Gittiğimde müdürün yanında oturuyorlardı. Kapı izin kağıdını ve Nemo'yu alıp çıktım. Sonraki iki gün de okula gitmedi. Halsizlik ve burun akıntısı dışında da bir şeyi yoktu. Üstüste bir şehriyeli, bir sebzeli tavuk suyuna çorba yaptım. Perşembe tekrar okula başladı. Sonra Cuma akşamından babasına gitti. Bandırma'ya feribotla gidiyorlar, Nemo daha rahat ediyor diye sesimi çıkarmıyordum birkaç seferdir. Pazar akşamüstü telefon edip yine "ben hastayım" dedi. Halsizmiş, uyuyacakmış... Pazartesi akşamüstü yine aradı, doktora gittik, az daha sağır olacakmışım dedi. Doktor 5 gün rapor vermiş (doğruysa tabii), orada dinlenecekmiş, 2,5 saat feribotta yorulurmuş. Onun da işine geliyor okulu kırıp bütün hafta yatmak. Babası da telefonu alıp ne biçim ilgileniyorsun çocukla, ilaçlarını vermemişsin, insan bir kulak-burun-boğazcıya götürmez mi vs vs. diye esti yağdı. Halbuki Nemo'yla konuşurken hastasonu ne yaptığını sorduğumda bana maça gittiklerini söylemişti. Anlaşılan feribot diye Cumadan alıp iki gün önce iyileşmiş çocuğu Beşiktaş maçına götürmüş, şimdi beni suçluyor. İki gündür raporu gönder diye mesaj atıp duruyorum, yok dışarıdayım, yok asıl sen verdiğin ilaçların ismini gönder diye cevap veriyor... Çocuğu orada babaanneyle bırakıp İstanbul'a dönmediyse bana da Dory demesinler!
4 yorum:
Dory!!!
Bugun tesadufen yazini gorunce ne kadar sevindim, anlatamam! Ozlemistik yazilarini... Nemo'nun babasina diyecek hicbir laf bulamiyorum ben! Allah sana sabir versin, gercekten versin... Boyle insanlarla mantikli konusmaya calismak bile, insanin sinirlerini yipratiyor bir sure sonra. Umarim hersey gonlunce gelisir.
Sevgiler - Naime.
yaşasın yazmışsın....
artık bu yaşanılanlara sende alıştığın için denilecek birşey yok malesef..
melike.
denecek bir şey olmadığı kesin... ama alışılmıyor.
Gerçekten her okuduğumda sabır ve kolaylık diliyorum sana :S
Sevgilerimle...
Yorum Gönder