17.8.10

Mükemmel İyinin Düşmanı



Olan biteni yazmak istedikçe, yazacak sakin bir aralık bekledikçe, iki satırda geçiştirmeyeyim, güzel güzel anlatayım dedikçe iş çıkmaza girdi, günler geçiverdi.

Ben böyle yaz görmedim, bir yoğunluk, bir koşturmaca... Hem benim geçen sene artan sorumluluklarım, hem yabancı ortağın artık iyice bizi %100 kendi malı gibi yönetmeye çalışması yüzünden sürekli birşeylere yetişememe durumundayım.

Bu yoğunluğa rağmen geçen hafta birkaç gün işe ara verdim. 31 Temmuz’da babasına Nemo'yu saat kaçta getireceğini sorduğumda, geçen sömestre tatilinde (tedbir kararında olmadığı için) alamadığı bir haftayı şimdi kullanacağını öğrendim. En geç Pazar akşamı getir dedim, bir sonraki Pazar dedi; herşey onun keyfine göre olacak ya... Pazartesi savcılığa şikayetimi yapıp bekleyecektim aslında ama Nemo gizlice telefon edip “niye hala buradayım? gel beni al” deyince dayanamadım. 10 gün önce de gizli gizli, internet cafeden aradığında, uzun uzun konuştuyduk; sesimi duyunca “oh, şimdi rahatladım” demiş, “ya babam beni getirmezse” diye endişelerini dile getirmişti.

Avukatların hepsi tatilde olunca iş başa düştü. Bir tam gün Sirkeci Aile Mahkemesi ile Sultanahmet İcra Daireleri arasında git gel sonucunda talimatı aldım, ertesi gün Mudanya feribotu üzerinden doğru Erdek. Aldım oğlanı geldim. Babası da akşamına “iyi niyetimi çok kötü kullandın” diye mesaj attı! Zamanında bırakmamak mı, yoksa misilleme yapmak mı iyi niyet, anlayana aşkolsun!

Böylece Cuma sabahı iki çocuğu da alıp İğneada’ya gidebildik. Geçen sene Shrek'le 1 ay birlikte gittiğimiz tango kursunun düzenlediği bir turdu aslında. Sabahları bir saat ders, geceleri milonga, arada deniz... Biz bu işi pek beceremiyoruz ama yine de eğlenceli. Aşağıdaki çift gibi dans edebilmemiz için daha kırk ders gerekir...


Yüzme kursu şimdilik bitti, Ekim’e kadar paydos, ama kendi başıma antrenman yapacak hale geldim aslında. Hatta geçen gün iş dönüşü Nemo'yla sitenin havuzuna indik (bu yılın ikinci inişi) , saat geç, hava kapalı diye sadece çocuklar kalmıştı. Ben de utanmayı bırakıp boneyi gözlüğü takıp biraz yüzdüm, ama kondisyon hala çok kötü. Bir boy yüzüp nefes nefese kalıyorum. 20’li yaşlarda içtiğim sigaraların etkisi geçmiştir ama yapmadığım sporun etkisi hala sürüyor.
Tatil, gezi ya da aşırı yorgunluk gibi nedenlerle ufak kaçamaklar olunca da, aynı bedende devam... ama yaz başında düştüğüm yerde sayıyorum en azından.

Pazar sabahından beri hasta yatıyorum. Öğleden sonra iyileşir gibi olup ertesi sabah devam eden tuhaf bir gastroenterit. Evde kalınca uzun uzun yazarım demiştim ama nafile...

İşte durumlar böyle...

5 yorum:

Adsız dedi ki...

Valla yeni bir yazınızı okumaya başlayınca heyecanlanıyorum, olumsuz bir durum var mıdır acaba diye. Neyse güzel gelişmiş her şey.

Sevgiler

Ülker

Adsız dedi ki...

herseyin yolunda olduguna sevindim...sizden haber almak guzel...

Asortik Krep dedi ki...

İğneada resimleri yok mu..?

dory dedi ki...

fotoğraf? var, az ama hiç yok değil... iki kare ekledim:)

LEZZETLİ SOMUNLAR dedi ki...

Dory, geçmiş olsun öncelikle. Kendine dikkat et. Oğlunu da suistimale alet ettirmemene sevindim. Çocuk küçük olunca bu tip sorunlar büyüyor.Biraz daha yetişkin olsaydı daha az sıkıntı çekerdin muhtemelen. Neyse atlatmışsın,sevindim. Sevgiler..