Yok yok, bu sık yazma, yürüyüş yapma, kendine sağlıklı yemek hazırlama halini Shrek'in seyahatine bağlamak doğru değil; bu sadece bir tesadüf. O her zaman beni bunları yapmaya teşvik eder, ama ben çok kararlı olamazdım. Ama onun yokluğuna bağlı bir şey var ki o da haftasonu erkenden kalkmak. Çocukların olmadığı haftasonlarında 10'dan önce kalkmayan ben bugün 8'de dikildim; erken de yatmamıştım üstelik. Bir de o olunca akşamları çay demleme ritüelimiz var ki, benim gece gece 4-5 bardak çay içmem anlamına geliyor; üstelik isteyen, yapmadıysak hadi yapalım diyen ben olurum hep; ama tek başımayken bir poşet bitki çayına indirgeniyor bu adet.
Biraz oyalanıp 9 gibi pazara gittim. İstinye Dereboyunda, Boğaziçi Evleri'nin arkasındaki yolda kuruluyor pazar. Belediye 7'den önce kamyonların pazar yerine girmelerine izin vermediği için 9'da henüz tezgahların yarısı ancak kurulmuştu. İyi de yapıyorlar; orada oturan insanları düşününce 7 bile erken aslında. Yürüyüş olsun diye bir ucundan öteki ucuna hızlı hızlı yürüyüp geri döndüm; dönüş yolunda da sebzelerimi aldım. Eve dönüp kendime çay yapıp kahvaltı hazırladım. Bunun haber değeri var mı derseniz, evet, çünkü tek başımayken yaptığım şeyler değil normalde ve kendimle gurur duydum. 10 maddelik yaşam planıma sadık kalarak zeytinyağlı bakla pişirdim, yarın pişirmek üzere kabak dolması ön hazırlığı yaptım. Sonra yarınki lise kızları buluşmasında bakımlı görünme amaçlı işler için tekrar dışarı çıktım. Bir baktım, İstek Vakfı Mustafa Kemal Okulu'nun dış duvarında koca bir afiş, 'yetişkinlere yüzme kursu' diyor. Gitmeden önce telefonla konuşurum diye düşünüp yola devam ettim, ama önünden geçerken dayanamayıp İTÜ'nün Ayazağa kampüsüne daldım. Benim zamanımda havuz filan yoktu tabii. Kapıda sorduğumda aldığım tarif bile yetmedi, sora sora buldum ancak.
O arada fakültenin önünden geçtim, sanki bende çok izi varmış, orada çok şeyler yaşamışım gibi bir hisle durup bir süre baktım. Halbuki yanlış bir seçimle girilmiş, son seneye kadar pek de sevilmemiş, pek fazla arkadaş edinilmemiş bir okul; bitirdikten sonra yapılmamış bir meslek; harcanmış yıllar... Eskiden de sarı boyalı mıydı, hatırlamıyorum.
Maden fakültesinin yanında inen yoldan devam ediliyormuş. Kız öğrenci yurdunun önünden (yurt dediğim de çok şık, birkaç katlı, ayrı ayrı binalardan oluşan bir grup yapı aslında) geçip aşağılara doğru iniyorsunuz; dışarıdan spor salonu veya kültür merkezi gibi görünen bir bina fark edince çevresinde bir tur attım. Kocaman pencerelerinden içerisi görünüyor, havuz orasıymış. Park edip girişteki danışmaya sordum, ama çok bilgi veremedi, Pazartesi esas sorumlu oradayken aramamı önerdi. Ama yukarıdan gördüğüm kadarıyla süper... Hem böyle sakin midir dedim, yok dedi, öğlene kadar kalabalıktı. Valla ben baktığımda -ki saat 16 sularıydı- 3-5 kişi ancak vardı koca olimpik havuzda; birkaç kişi de yanındaki yarı olimpikte.
Bir arkadaşım da Enka'ya gidiyormuş yüzmeye, ama eminim çok daha pahalıdır. Pazartesi anlarız bakalım...
Dönüşte markete uğrayıp eksik temizlik malzemelerini alırken akşamı sadece zeytinyağlı baklayla geçirmenin iyi bir fikir olmadığı aklıma geldi ve kendime iki küçük dilim kontrafile kestirdim.
Eve gelince 30 dk yürüyüş bandı sonrası dambıllarla kol-göğüs-sırt hareketleri yaptım (çünkü dün mide-karın çalışmıştım); duşumu aldım; vücut yağımı sürdüm; kontrafileleri döküm tavama koyup yanına salata hazırladım; mutfak masasında hem blog gezip hem yemeğimi yedim. Ve dedim ki, bunları yazmalıyım!
İyice sıradan bir günlük havasına girmiş olabilir burası, ama ben bu yazdıklarımın okuyan bazı kadınlara ilham vereceğini biliyorum. Bazen ihtiyacımız olan tek şey bizi harekete geçirecek örnekler değil midir? O yapıyor, ben niye yapmayayım demez mi insan bazen? Bedenine iyi bakmanın, bedeninin içinde rahat hissetmenin, varoluşsal pek çok sorunu çözdüğüne gerçekten inanıyorum ben. En azından günlük yaşam alışkanlıkları oluşturmaya, o döngünün içindeyken başka şeyleri unutmaya, düşünecek fırsatın kalmamasına yarıyor. Boşlukta ve amaçsız hissetmeye engel oluyor. Az fayda mı bunlar?
5 yorum:
Ne çok keyif alıyorum seni okurken... Bu sefer de sen istinye dereiçi pazarı diyince çocukluğum aklıma geldi o zamanlar o kadar bakımlı değildi İstinye tershane zamanında yani, ben o zaman Yeniköy'deydim. Belki bir gün bu saydığın mekanlarda sana rastlarsam arkandan bağırırım heyy Dory sen değil misin diye:) Geçen hafta Enka'da bir toplantıya katıldım bir günlük bahar toplantısı sen yüzme orada pahalı diyince söylemeden edemeyeceğim sevgili Dory, ben de içimden hayıflandım neden benimn oğlum böyle güzel bir yerde okuma şansına sahip olamadı diye, içim biraz burkuldu.
Kendin için yaptıklarına gelince, kendime örnek alasım var nedense, seni tebrik ediyorum, gücünle, pozitif enerjinle, bakıç açınla, kısaca herşeyinle ne çok ışık saçtığının farkında mısın?
sevgiler
nuran
Teşekkürler...Bana çok dokundu, çok düşündürdü... Yelda
evet motive ediyorsun daha okurken, uye olmayi dusundugum bir havuzu aklimdan gecirdim. uyelik fiatini odeyince, her yasa ozel yuzmedersi mevcut. kizi otuz bin tane kursa derse goturuyorum kendime de birseyler yapmam lazim:))
Bunları okuduğuma sevindim.
İnsan bazen sorunlara çok boğuluyor, kendini ihmal ediyor....
Sanki kendini ihmal ederek, birşeyleri çözebilecekmiş gibi...
Bu özen en azından içinde birşeyleri halletmeye başladığının göstergesi :))
Teşekkürler hanımlar:)
Bu ruh halini azıcık bulaştırabildiysem ne mutlu bana!
Butterfly, bir daha buralara kadar gelirsen buluşup yeniköyde yürüyüş yapalım, olur mu? konuşacak çok şeyimiz olacağına eminim...
Yorum Gönder