Başından uyarıyorum, ben artık olayları mağdur anne gibi değil hukukçu çırağı gibi anlatmaya başladım. Hani Amerikan filmlerinde olur; haksızlığa uğramış mağdur, hapiste hukuk kitapları devirir, kendini savunur ve dışarı çıkar, sonra da yeniden okula dönüp avukat olur filan... hani neredeyse o psikolojiye girmek üzereyim.
Niye yine alev aldığımın hikayesi aşağıda.
Davamız Yargıtay'dan dönüp yeniden görülmeye başlandığında, yeni hakim ilk celsede anneyle çocuğun kişisel ilişkisi için tedbir kararı vermiş ve şu ifadeyi kullanmıştı:
.... her ayın 1. ve 3. haftasonları Cuma günü saat 20.00'den Pazar saat 14.00'e kadar, Dini bayramların 2.günü saat 9.00'dan, son gün saat 20.00'ye kadar, sömestre tatilinin 2.haftası aynı saatlerde olmak üzere...
Sömestre tatilinin 2.haftası yeterince açık bir ifade olmadığından geçen hafta avukatım gidip hakimle görüşmek istedi, ancak hakim "ben kararda yazdım, daha ne soruyorsunuz" diye terslemiş. Bunun üzerine icra dairesinden Erdek'e talimat istemiş. İcra müdürlüğünün yazdığı talimatta açık açık "31 Ocak Cumartesi saat 9.00'dan sömestre tatilinin son günü saat 20.00'ye kadar" şeklinde yeralıyor; demek ki ikinci hafta Cumartesi başlıyormuş.
Cumartesi sabahı 5.30'da kalkıp annemi alarak 7.00'deki Bandırma feribotuna bindim. 9.20 gibi Erdek İcra Müdürlüğündeydik. Bu yılın başından beri bizimle çocuk teslimine gelen icra memuru izinli olduğu için bu kez adliyede icra müdürü hanım ile buluştuk. Yanında yılın başından beri her teslimde bizimle gelen kocası vardı. Erdek'te pedagog olmadığı için bir eğitimci bizimle geliyor, okulda rehber öğretmen; iyi niyetli, medeni tavırlı biri. Müdür'anım haftaiçinde babayla görüştüğünü, çocuğun iyiliği için ikna etmeye çalıştığını, icraya karşı gelmenin cezasını anlattığını, ancak babanın sabitfikirli olduğunu "ben tabii sizleri tanımam ama..." diye ekleyerek anlattı.
Kalkıp hep beraber evlerine gittik, Mammut'un arabasını kapıda görünce heveslendim doğrusu. Kapıyı çaldık, Mammut açtı, "tatilin ikinci haftası bugün değil, Pazartesi; bana öyle dedilerdi; biz Uludağ programı yaptıydık, 1 saat sonra çıkacaktık, siz nasıl bugün gelirsiniz" diye söylendi durdu. Müdür'anım "ben talimatı uygularım, burada böyle yazıyor, istiyorsanız İstanbul'daki icra dairesine müracaat edin" dedi ama Mammut aynı şeyi tekrarlamaya devam etti. Babane kapıya gelip bana "kızım müsaade et de programlarını yapsınlar, sen pazartesi alırsın" dedi, ama ben kısaca "yok, kusura bakmayın, olmaz" dedim. Bu sefer kapı kapandı, Mammut avukatıyla konuşuyor gibi yaptı, artık doğruysa... Bu arada babanenin sesi geliyordu içerden "bunlar köpek gibi insanlar, illa zıtlaşacak" diye bağrınıyordu. Müdür'anım bana dönüp "siz aldırmayın, duymazlıktan gelin" dedi, "ben alıştım zaten, anne-oğul birbirinden deli, onların sözüne bakacak değilim" dedim. Sonra kapı açıldı, Mammut yine "bana ikinci hafta Pazartesi başlar diyorlar, siz nasıl böyle bir yazıyla geldiniz ki" diye bozuk plak misali tekrarlıyor. Müdür'anım bana dönüp "o zaman çare yok, Savcılığa gideceksiniz" dedi bir ara. Sonra "bir yolumuz daha var, çocuğun fikrini soralım, kanunda yeri var, yanımızda pedagog veya eğitimci olmasının anlamı bu zaten" dedi. Eğitimci kocası "ben çocukla konuşayım" diyerek içeri girdi. Birkaç dakika sonra çıktığında "çocuk haftasonu babamla Uludağ'a gideyim, annem beni Pazar akşamı alsın diyor" dedi. Mammut da "Pazar akşamı yorgun olur, saat ayarlayamayız, Pazartesi sabahı alsın; belgeye filan gerek yok, gelsin alsın işte" dedi. Ben de "ben talimat alır gelirim, şimdi böyle diyor, siz de normal insanlar olarak inanıyorsunuz, ama garanti edebiliyor musunuz?" dedim. Mammut yine "bakın görüyor musunuz, hiç gerek olmadığı halde icrayla geleceğim diyor" deyince ben "iyi o zaman Pazartesi sabahı sen getir, getirmezsen ben talimatla gelirim" dedim, ona da yok dedi. Pazartesi sabahı gelirim, çocuk babasının korkusundan böyle diyor dediğim tutanağa geçti. Ayrılmadan önce Müdür'anım Mammut'a "hadi çocuğu çağırın da bir annesiyle görüşsün" dedi. Mammut'tan cevap "yok, gerek yok"... Bu replikler iki kez daha tekrarlandıktan sonra Mammut isteksizce içeri gitti, Nemo'yla geldi. Nemo başı önünde, kapının eşiğinde durdu. Ben ona sarıldım, saçlarından öptüm; baktım baş iyice gömüldü, eğilip yüzüne baktım, bir elimle yanağından tutarak diğer yanağından öptüm; yanakları sıcacıktı. Yüzünü kaldırıp bakmadı. Bunlar olurken ben "merhaba tatlım, nasıl benim güzel oğlum" filan dedim ama sesini çıkarmıyordu; "karne nasıl bakalım?" deyince "hepsi pekiyi" dedi. Ben de bir kez daha öpüp "haftasonu Uludağ'da güzel güzel eğlen, olur mu?" dedim "peki" dedi. "Ama dikkat et kendine kayarken" dedim, "peki" dedi. "Tamam benim güzel oğlum, hadi sen oyununa git" dedim ve ayrıldık.
Tutanağın kopyasını almak için adliyede buluştuk yine. Öğretmen "o durumda hangi çocuk olsa böyle derdi; ben önce, babanla Uludağ'a gitmek istiyor musun diye sordum, o evet deyince, bak annen gelmiş, onunla gitmek istemez misin dedim, çocuk da pazar akşamı alsın beni dedi" diye anlattı. Müdür'anım da "sizi boş göndermek istemezdim ama ancak bu kadarını yapabildim; neyseki pazartesi verir artık" gibi birşeyler dedi.
Dönüş yolumuzda bu saatlerde ne Bandırma-Yenikapı, ne Mudanya-Yenikapı, ne de Yalova-Yenikapı feribotları olmadığı için biz kös kös Topçular'a kadar gidip Eskihisar'a geçtik. O kafayla bir de ceza yedim, meğer 140'la gidiyormuşum. Oradan Kadıköy'e geçip avukatın ofisine uğrayıp tutanağın kopyasını bıraktım ki pazartesi sabahı Sultanahmet'e gidip yeni talimat alabilsinler. Ben yine 7.00'deki feribotla geçerim, talimatı alıp Erdek adliyesine faxlarlar diye anlaştık.
* * * * *
Buraya kadar hikayeyi mümkün olduğunca yorum katmadan anlattım. Zaten yaşarken de böyle yaşadım hikayeyi, fazla duygu katmaksızın, fazla tepki vermeksizin. Sonra yavaş yavaş oturdu içime.
Kadın orada "pekala, vermiyorsanız o şekilde tutanağa geçiriyorum" dese, tıpış tıpış verecek. Salt orada sorun çıkmasın diye, veya haftaiçi görüştüklerinde Mammut kendine acındırdığı için, inisiyatif kullandı Müdür'anım.
Eve gelince internette biraz araştırdım; "çocuk tesliminde uzman kişinin görüşü esas alınır; gerek BM çocuk hakları sözleşmesi gerekse Avrupa sözleşmelerinde ki Türkiye anılan iki anlaşmaya da taraftır her zaman çocuğun yüksek yararı göz önünde bulundurulur hükümleri yer almaktadır. dolayısıyla bilirkişi mesleki deneyimiyle eğer o an için çocuğun tesliminin onun faydasına olmayacağı kanaatine varırsa bu darum zorla infaz edilebilecek bir husus değildir" diyenler var, ancak burada verilen örnekler, ebeveynin muhalefet etmediği, çocuğun diğer ebeveyne gitmek istemediği durumlar; ya çok küçük yaşta olup annesinden ayrılıp babasına gitmemek için ağlayan çocuklar, ya da 15'ine gelmiş, yani aklı başında, baskı altında kalma ihtimali düşük çocuklar.
Gerçekten gitmek istemeyen çocuklar sözkonusu olduğunda bile aslında icra işleminin yapılması gerektiği yönünde Yargıtay kararı da varmış.
Bunu destekler şekilde şöyle diyen de var: "Çocuk yanında bulunduğu kişinin psikolojik baskısı altında olacaktır ve bu baskı sonucu da karşı tarafla görüşmek istemeyebilir. Bu sebeple veya başka bir sebeple görüşmek istememesi görüşmenin yapılmamasının kendisi için daha iyi olduğu anlamına gelmez. "
Yani oradaki pedagogun görevi, çocuğun yüksek faydasının ne olduğunu anlamak ve çocuğu bu yönde ikna etmek; yoksa vermek istemeyen babanın baskısına alet olmak değil!
Olan bizim iki günümüze oldu. Ben eşekbaşıyım ya, iki gün sonra bir daha gidiveririm Erdek'e, onların programı bozulmasın yeter ki. Nasıl olsa oğlumla olmak için bir hafta izin aldıydım, aman onların programı bozulmasın...
Nemo bu sefer gelemediğinin üzüntüsünün üstüne, gelememesinin sorumluluğunu da yüklenmiş oldu. Hatta böyle dediği için benim üzülmüş olacağımı düşünüp, beni üzmüş olmanın suçluluğunu da duyuyor olabilir.
Yok, yazmak iyi gelir dedim ama kızgınlığım geçmiyor!
21 yorum:
nemo birgün anlayacak bir anne bir babaya bu kadar eziyet çektirebilir miydi baba 2-3 gelir ne halin varsa gör der giderdi bi daha ne arar ne sorardı.yatacak yeri var mı bu adamın acaba siz dik durmaya devam edin herkes yaptıklarının ve yaşadıklarının bedelini birgün öder!
Yine içim şişti okurken...
Ne diyeyim?
Kalbim seninle. Belki faydası oluyordur bu sözlerin.
Umarım.
:)
İnsan çocuğa üzülüyor ya ,bunları ona yaşatmaya ikinizinde hakkı yok bence onu karıştırmadan siz ikiniz aranızda konuşarak herşeyi ayarlayabilseydiniz o hiç hissetmeseydi daha iyi olmazmıydı ?cahilmi bu adam bunları düşünemiyormu ? size eziyet ederek kendi benliğini tatmin ederken çocuğuna verdiği zararı farkında değil biri ona bunları anlatabilse keşke :(
Kusura bakmayın haddim değil ama üzülüyorum okuyunca dayanamadım yazdım işte umarım herşey en kısa zamanda düzelir bütün çektiklerinizi unutursunuz.
Yazmadan duramazdım,
Beliz Hn, merak ediyorum siz bu blogun tamamını okudunuz mu? acaba!! diye, eğer okusaydınız ilk yorumunuzda yazdıklarınızı bence yazmazdınız diye düşünüyorum, farkındamısınız bilmiyorum ama Hukuk sistemin malesef çöktüğü yerle yeksan olduğu bir ülkede yaşıyoruz ve düzelme adına da hiç bir şekilde bir adam boyu yol kat edemiyoruz, neden mi? çünkü hukuk sistemimiz verdiği kararlar (!!!) doğrultusunda (leyhte yada aleyhte) doğru yada yanlış olsa dahi, sonucu malesef davalıya yada davacıya bırakıp "kusura bakmayın biz anca böyle karar verebiliyoruz kalanı siz kendi aranızda bi hallediverin" diyor kısaca.
Bunu yazarken beni yanlış anlamayasınız sakın bende malesef bu durumdan muzdarip (hukuksal açıdan) bir bireyim sadece!!!
Dory bugün mutlu haberini bekliyorum umutla ve sabırsızlıkla sanırım şu anlarda Nemo'ya kavuşmak üzeresindir diye dua ediyorum.
ooof dayanılmaz yaşadıklarınız...kendimi koyamıyorum bile o kadar zorki..Allah önce sabır sonra bir an evvel oğlunuzu versin.o terbiyesiz adamda bir daha yolunuza çıkamasın.Çocuğunun psikolojisini düşünmekten bile aciz koskoca bir hafta veya ondan önceki haftasonu neden gidilmemiş uludağa???ama bu tür yaşanmışlıklar nemoyu dahada güçlü bir erkek yapacak eminim...yürekten yanınızdayım sevgiler...
Haddim olmayarak birşey sormak istiyorum. Acaba bu mamut kişisi siz çocuğunuzu bu kadar görmek istediğiniz içinmi böyle inatlaşıyor? Acaba hiç arayıp sormasanız bu kadar sorun çıkarırmıydı yoksa siz aramadıkça birazda sen al bak şu çocuğamı derdi?
anası babası ayrı büyümüş biri olarak yazıyorum. Hoş birşey değil belki ama biz, çocuklar sende kalsın - hayır benim işim var sende kalsın tarzı diyaloglar içinde büyüdük.
Belki siz ilgilenmedikçe (sırf rahatsızlık versin düşüncesi ile) gel al çocuğu dermi?
yaşadıklarınız hiç kolay değil. hele nemonun yaşadıklarını yaşamayan gerçekten bilemez. içimdeki boşluğun nefretin huzursuzluğun tarifini yapacak kelime dahi yok. 30 yaşındayım hala yok. eminim 60 yaşındayken de olmayacak.
umarım herşey düzelir demek istiyorum ama nemo için bazı şeyler asla düzelmeyecek ve eminim bunu bilmek bile sizi kahrediyordur.
Nemo'yu bugün gidip aldım, problem yok, şimdi içerde oyun oynuyor, ben de 2 dk size "herşey yolunda" deyip yanına öyle gideyim diye bilgisayarı açtım
sonra daha uzun yazarım
Nemo ile birlikte olmanıza sevindim.2 gün önceki durumu unutarak, iyi ve bol aktiviteli tatil yapın.(siz şimdi Nemo için kimbilir ne kadar çok program hazırlamışsınızdır)
Sevgilerimle,
Gül Göktuna
pc.yi günlük olarak kullanmak gerçekten ideal..! ama ben sizin yazdıklarınızı sonuna kadar okuma sabrını gösteremiyorum ne yazıkki. Anlattıklarınız hiç enteresan değil. Sadece kendiniz için yaptığınız bir blog sanıyorum. Bunun dışında Blog da hiç renk yok, canlılık yok, silik, soluk ve kişilik yansıtmayan bir çerçevesi var..hani resimler çerçevenin kalitesi ile özdeşleşir. Bu benim nacizane tavsiyem..biraz daha hareket lütfen...)
:)
Yorumunu okuyunca rahatladım..
":)" yorum içindi.
Süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr:)
sayın emre evet bir tesadüf eseri buldum blogu ve geriye dönüp okudum,ilk yorumumda ben kötü bişey yazdığımı düşünmüyorum sadece insanların özeli keşke yorum yazmasaydım diye kusura bakmayın dedim,hukuk sistemi hakkındaki fikirlerinize de tamamen katılıyorum,durum öyle olmasa karşı taraf zaten bu kadar cesur olamazdı maalesef bunların düzeleceği bir Türkiye umudumu yitirmek istemiyorum ya ben :(
Benim düşüncelerimdeki haklılığımı nesteren yaşayarak görmüş zaten :(
Dory şu an beraber olduğunuzu düşünmek bile beni nasıl mutlu etti anlatamam tadını çıkarın :)
Ben ki insanlar aralarında konuşup anlaşamazken tercüman rolünü üstleniveririm genellikle, herkesin beden dilini, satır aralarını fark eder, yorumlarım, hayat karşıma hiçbir şekilde konuşarak anlaşamadığım birini çıkardı.
beliz, nesteren, emre,
hepiniz haklısınız ve aslında çok farklı şeyler söylemiyorsunuz, söylemiyoruz.
evet, çocuğu karıştırmadan aramızda konuşarak halledebilseydik çok daha iyi olurdu.
evet, ilgilenmiyor gibi yapmayı ben de düşündüm, ama babası kavgadan, negatif enerjiden beslendiği, içindeki kızgınlığı hayatta tutarak can bulduğu için işe yaramaz dedi psikologlar.
ve evet, hukuk kendi arasında uzlaşamayanların haklarını belirlemek ve korumak için var, ama ülkemizdeki gibi işlemeyince veya çok geç kalınca güçlünün, zorbanın sözü geçiyor.
Hepinize samimi ilginiz, iyi dilekleriniz için teşekkürler:)
anladığınız gibi bizim keyfimiz yerinde:))
ama Gül Hanımın dediği gibi pek aktiviteli geçmiyor, çocuklar sabahtan akşama kadar birbirleriyle evde oyun oynuyor...
sanırım Nemo'nun en çok özlediği şey evde olmak, o yüzden dert etmiyorum.
bu sefer de böyle olsun...
o zaman şöyle bir dilekte bulanalım naçizane
bu mamut kişisinin karşısına öyle biri çıksın ki kendinden daha mamut, ne sizinle ne evliliğinizle ilgili hazımsızlıklarını düşünecek vakti olmasın, öyle bir aşık olsun körleşsin sağırlaşsın ki sizinle uğraşacak gücü bulamasın kendinde, dişi mamut öyle nalet öyle içten pazarlıklı olsun ki nemoyu almanız için size yalvarsınlar innnşalllahh. amin :)
amin:))
Dory, icin rahat olsun, bizim cocuklar da öyle, birsuru burnumuzun dibinde yapilacak aktiviteler var, herseferinde evde kalmak, disari cikmamak icin zirliyorlar...
Benden de Lanet Mammut'a lanetler olsun!!!!
Bloguna laf eden 'adsiz': Biz bu blogu böyle seviyoruz...
Nesteren, Duan cuk oturmuş yav benden de kocamannn bir AMİNNNNNNNNNN :)
Bende AMİNNNNNN demeden geçemedim :)
Allahım duy sesimizi.....
Sevgiler.
Esra
merhaba;
mammut la tanışma ve birlikte olma hikayenizi anlatacağınızı yazmıştınız buraya kadar baştan okudum ama yazmadınız mı ben mi kaçırdım? nikahsız nemonun doğumu gibi şeyleri...
Yorum Gönder